“Bir Ülke Eğer Öğretmenlerine Değer Vermezse, Tehdit Altındadır”

 

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Kapalı Spor Salonu’nda saat 11.00’de gerçekleşen açılış programı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nin Gelişimi konulu sinevizyon gösterisi gerçekleşti. Sinevizyon gösterisinin ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde öğrenim gören yabancı öğrenciler adına İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü birinci sınıf öğrencisi Somali vatandaşı Filsan Hud Aden bir konuşma yaptı. Aden konuşmasında, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde eğitim almaktan çok mutlu olduğunu dile getirdi. Hocalarının, arkadaşlarının ve görevlilerin kendilerine çok yardımcı olduğunu belirten Aden, teşekkür etti. Ülkesine bir meslek sahibi olarak döneceği için sevinçli olduğunu dile getiren Aden, ülkelerinde Türkiye’nin temsilcisi olacaklarını söyledi.

Aden’in ardından Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı ve Mühendislik Fakültesi Kimya ve Süreç Mühendisliği bölümü öğrencisi Emir Ayberk Gümülügil bir konuşma yaptı. Gümülügil, “Üniversiteler gelişmiş toplumların en gözde kurumlarından biridir. Üniversiteler bireylere sadece meslek kazandıran kurumlar değildir. Bireyin anlayışı, muhakemesi, özgür düşüncelere kavuşması üniversitede doğar, gelişir ve yine oradan beslenip yaşar. Atatürk’ün tanımıyla üniversiteler aklı hür, vicdanı hür insanların yaşadığı, aklın ve bilimin egemen olduğu kurumlardır.” dedi.

                Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özcan yaptığı konuşmada, bir tören bir kutlama yapılmadığını, bir kararlılık sergilendiğini söyledi. Rektör Özcan şöyle konuştu:

“Dünyanın en güzel binalarını yapabilirsiniz. Dünyanın en güzel tesislerinde bulunabilirsiniz. Ama eğer o binanın içini değerlerle dolduramazsanız, eğer onların içini insan gibi insanlarla dolduramazsanız hiçbir şey yapmış sayılmazsınız. Eğer gücü merhamet edene vermezseniz, eğer bilgiyi vicdanla dengelemezseniz o zaman canavarlar yetiştirirsiniz. O zaman etrafımızda her gün şahit olduğumuz gibi kendi halkını katleden diktatörler, kendi kardeşlerini öldüren caniler yetiştirirsiniz. Eğer vicdansız, merhametsiz kalplere bilgi gücünü yüklerseniz ve bu insanları sokağa bırakırsanız hayatın her anında sonucu doğrudan sizi etkileyecek, ihaleye fesat karıştıracak, sporun içinde yer alacak, ticarette yer alacak ve toplumun temel değerlerinin temeline dinamit koyacak insanlar yetiştirirsiniz. Ve bu yolculukta işte o yüzden en büyük sorumluluk hem öğretmenlerimize hem ailelerimize hem de bu toplum adına söz söyleme sorumluluğunda bulunan yetkili yöneticilerimize düşüyor. Hiç kimse bu sorumluluktan kendisini kurtaramaz.

‘Bir ülke eğer öğretmenlerine değer vermezse tehdit altındadır’

Bir ülke eğer öğretmenlerine değer vermezse, tehdit altındadır. Artık zamanı gelmiştir. Öğretmenlerimiz onurlu bir hayat sürebilsinler ki öğrencilerine onurlu bir gelecek hazırlayabilsinler. Artık zamanı gelmiştir. Yeni baştan yeni bir yapılanmaya ihtiyaç vardır, hem de çok geçmeden. Zamanın ve şartların ihtiyaçlarını göz önüne alan ama insanı merkeze koyan, öğrencisiyle, öğretim üyesiyle, bütün üniversite mensuplarıyla onurlu, haysiyetli bir yaşamdan sonra onurlu ve haysiyetli bir gelecek inşa etmeye çalışan kadroların gönül huzuruyla mutluluk içerisinde, sorumluluk içerisinde vazifelerini yapacak bir yasal çerçeveye ihtiyacımız vardır. Zorlamayla, iyi niyetle ancak bu kadar olur ve buna çok geçmeden ihtiyacımız var. Yüksek Öğretim Kurumumuz uzunca bir süredir bunun hazırlığını yapıyor. İnşallah yakın bir gelecekte bu tablo en azından pek çoğumuzun beklentilerini karşılayacak şekilde ortaya çıkar.

Tarih bazı nesillere başkalarından farklı olarak farklı sorumluluklar yükler. Bizden öncekilerin belli dönemlerdeki sorumlulukları bizlerden kat kat daha ağırdır. Mesela Çanakkale’yi düşünün, Milli Mücadele’yi düşünün. Günde birkaç tane kuru üzüm, birkaç parça kuru ekmek parçasıyla bize bugünleri hazırlamak için canlarını cananlarını her şeylerini feda etmiş bir toplum. Ve bugün yine bizim bu meclislerde rahat ve huzur içerisinde eğitimimizi sürdürebilmemiz, geleceğimizi hazırlayabilmemiz adına ömürlerinin baharında, taze fidanlar halinde her biri canlarını veren gençlerimizi, güvenlik kuvvetlerimizi hiçbir zaman zihnimizden çıkarmamalıyız. Çünkü biz bir aileyiz. Onların kanlarıyla sağladığı bu ortamın kıymetini bilip onun yüklediği sorumluluklar biz belki bizlerden öncekilerden çok daha fazla ve farklı çalışmak zorundayız. Eğer o şehitlerin kanları olmasa biz burada rahat edemeyiz.

                Meslekleri gereği bu coğrafyayı seven herkes görüyor ki bu coğrafya sadece kendi geleceğinin iradesine değil 22 milyon km2’nin iradesine mahkum bir coğrafya ve onun için çok çalışmak ve elimizde olan her türlü imkanla bu yolculuğa destek olmak bir vazifemiz var. Bize yüreklerini bağlamış öğrencilerimizin güveni, bize inanıp bizim de güvendiğimiz sayıları bine yaklaşan akademik ve idari üniversite personelimizin özverili, 24 saat, gece-gündüz, gerektiğinde uykusuz haftalar geçirerek hazırladıkları bir tablo. 4 yaşındaki bir üniversitenin ülkemizdeki 20 üniversiteye otomasyon programı servisi sağlayabilmesi hakikaten ciddi bir açılım. 4 yaşında bir üniversitenin 70-80 bin kitaplık bir kütüphaneye sahip olması hakikaten bir başarıdır. Heyecanımıza henüz katılamayanlar varsa vakit geçmiş değildir. Ve atacağımız her adım tekrar söylediğim gibi baştan itibaren sadece bizim değil, ülkenin kaderine atılacak bir adımdır. Bir gün buradan çıkacak bir çocuğun yaşlı gözleri sileceğinin, yetim başları okşayacağının kimsesizlerin kimsesi olacağının ümidiyle bu heyecanı yaşıyoruz ve Allah’a bize bu imtihanı bu fırsatı verdiği için her gün şükrediyoruz.”

                Rektör Özcan’ın ardından konuşan AK Parti Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Ercan Candan, “Bu topraklarda yaşamanın bir bedeli var tabi ki. Bu topraklarda durmak çok çetin geçti. Bu toprakların ana maddelerinden biri kil taşla beraber aynı zamanda bunları birleştiren kan tabi ki. Yani bu ülkenin vatandaşı olmanın bu ülkede durmanın gerekliliklerinden biridir canını seve seve vermek. Çok büyük bedeller ödedik ama bunun akabinde genç Türkiye Cumhuriyeti devleti eğitime verdiği önemle yüzyıldan daha kısa bir sürede hasta adam yerinden fırladı sağına soluna bakınmaya başladı.” dedi.

                İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, “Üniversiteye İlk Adım” isimli açılış dersi’ni verdi. Prof. Dr. Söylet, üniversitenin tarihine değinerek başladığı dersinde şöyle devam etti:

“Üniversiteler asla sadece araştırma ve eğitim öğretim yapılan ve sadece meslek öğrenilen yerler değildir. Üniversitelerin aslında en temel, en asli görevi gerçeği aramaktır.

Üniversite en uçuk tiplerin, en uçuk fikirlerin en uçuk şekilde ifade edildiği yerdir. Böyle olursa üniversiteden beklenmedik, toplum yararına bilinmedik fikirler çıkar. Bağımsız düşüneceksiniz. Düşündüklerinizi başkalarını engellemeden, başkalarının özgürlüğüne herhangi bir halel getirmeden mutlaka cesurca söyleyeceksiniz.

Üniversite bir meslek öğrenilen bir yer değildir ve asla olmayacaktır. Üniversite bilim, sanat ve felsefe yapılır. Yüksek lise değildir. Tam insan bütün insan olmaya çalışılır. Bunu olmaya çalışmalısınız. Hepiniz gelecek için çok özel insanlarsınız. Bu ülkenin geleceği için hepimiz sizlerin gözünüzün içine bakıyoruz. Üniversitede sadece bilgi verilmez kültür alt yapısı verilir. Çünkü bir toplumun temel kaynakları üniversitelerdir.”

Konuşmasının ardından Prof. Dr. Söylet’e yabancı öğrenciler adına Aden tarafından bir çiçek verildi. Bilecik Edebali Kültür ve Araştırma Derneği Başkanı Arif Durmuş tarafından Prof. Dr. Söylet’e üzerinde Osmanlı Arması’nın bulunduğu bir tablo hediye etti. Rektör Söylet’e son olarak Rektör Özcan tarafından el işi bir tablo hediye edildi.

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi A-B derslik bloklarının ve spor kompleksinin açılışı da kapalı spor salonunda gerçekleştirilen tören ile açıldı. Açılışın ardından program sona erdi. ZEYNEP KILBAHRİ



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir