DEMİR’İ ERİTEN SEVGİ’DİR

 

11 Ayın Sultanı Ramazan ayında Mevlamızın ifâdesiyle: “Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer”, “ Ey huzur içinde olan nefis! Sen Allah’tan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön. İyi kullarımın arasına katıl ve cennetime gir!” mealindeki Kur'ânî müjdeye muhatap mümin gönüller, bayrama vuslat sebebiyle bir yandan bu kutlu zaman diliminden ayrılmanın hüznünü, diğer yandan ne kadar bayramsa o kadar bayrama kavuşmanın sevincini birlikte yaşıyor.

İlahî emre itaat ederek ve Rabbimizin rızasına ermeyi ümit ederek bir ay süreyle üzerimize farz kılınan Ramazan orucunu zevkle ve şevkle tutarak kulluk borcumuzu îfa etmenin gayreti içerisinde olduk. Vakit namazlarımızın yanında teravih namazlarını da cemaatle eda ederek manevi zevki ve hazzı her zamankinden daha çok tattık. Zekat, fitre ve sadakalarımızla yetim, fakir ve muhtaçlara ulaştırdık. Orucun ve Ramazan Ayının zahmet ve sıkıntılarına sabrettik ve aczimi anladık, açların halinden haberdâr olduk. Hele bu Ramazanda ARAKAN’ da yaşanan dram bizi derinden üzdü. İftar sofralarımızda televizyonlarda müşahade ettiğimiz manzaralar karşısında yediğimiz lokmalar boğazımızda düğümlendi. Tüm insanlığın ayıbıydı yaşanan dram. Ama bu necîp millet bir kez daha hamiyetperverliğini gösterdi ve binlerce kilometre uzaktaki bir zamanlar hicret eden müminlere kucak açan insanlara yardım elini uzattı. Böylece bir nebze de olsun acılar dindirildi, bayram sevinci yaşatıldı ve yaşandı.

Şüphesiz bayramlar maddi ve manevi yönüyle gerek fert ve gerekse cemiyet için önemli değere haiz; her türlü ahlakî ve insanî değerlerin kazanıldığı ve yaşandığı müstesna zaman dilimleridir. Birçok güzelliklerle dolu olan bayramlarımızdan yeteri derecede istifade edebilmemiz için; aramızdaki şahsi menfaat hesaplarını ve kırgınlıkları ortadan kaldırmalı, dargınlar barışmalı, sosyal yaralar sarılmalı ve“sevgi” temel referansımız olmalıdır. Mevlâna sevgi eksenli her hareketin netice itibariyle rahmet olduğunu şu anlamlı dizeleriyle bize hatırlatır:

“Sevgi; acıyı tatlıya, toprağı altına, hastalığı şifaya, zindanı saraya, belayı nimete ve kahrı rahmete dönüştürür” Evet gün acıları tatlıya, toprağı altına, maraziyetlerimizi şifaya, karanlık zindanlarımızı saraylara, başımızdan eksik olmayan belaları nimetlere ve nihayet kahırları rahmetlere dönüştürme zamanıdır. Ne mutlu bunu başaranlara……….

Toprağın kara bağrında binlerce kefensiz yatan şehitlerin bulunduğu cennet vatanımızda hep beraber doğudan batıya, kuzeyden güneye aynı kıbleye yönelmenin ve Cenab-ı Hakka kul, Habib-i Edîb-i Muhammed Mustafasına ümmet olmanın hazzını duymalı, nimetlerin birlikle çoğalacağı hakikatini ve “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” Nebevî mesajını asla unutmamalıyız. Varsın ayrılık yolunu tutanlar azaba düçar olsunlar, biz rahmeti, merhameti ve rızây-ı ilahiyi tercih edelim. Umulur ki azap yolunu tutanlar da islah olur ve rahmet kervanına katılırlar. Bunun için de dua ve niyazda bulunmayı ihmal etmeyelim.

Ülkemizdeki terör olayları, dünyanın değişik yerlerinde yaşanan çeşitli dramlar ve özellikle yanı başımızdaki komşu ülkelerde rahmet ayı Ramazan olmasına rağmen akan kardeş kanı dikkate alındığında; günümüzde birliğe, kardeşliğe ve dayanışmaya ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu vesileyle idrak ettiğimiz bayramın büyük bir nimet olduğunu unutmamalı ve bu sevinci yaşayamayan insanlara dua ve niyazda bulunmalıyız.

Diğer yandan; dilleri, renkleri, yurtları, örf ve adetleri farklı, ama aynı inancı paylaşan İslam aleminin bu ortak neşe ve sevinç günü; bilhassa mega şehirlerde çağın getirdiği temel problemler sebebiyle insanların birbirlerinin dertlerinden haberdar olmadıkları bir zamanda daha da önem kazanmış bulunmaktadır.

İşte böyle bir zaman diliminde yakın ve uzağındaki komşusunu düşünerek “Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir” Peygamberî mesaja kulak vermek, kendisi için istediğini başkası için de isteyebilmek, hatta “îsar” örneği göstererek başkasını kendisine tercih edebilmek, kötülüğe karşı iyilikle muamele edebilme erdemliliğini göstermek, en hayırlı olabilmek için insanlara en faydalı olabilmek ve dargınlıklara son verebilmek… gibi bir çok emsalsiz Kur’anî ve Nebevî prensipleri hatırlamak için Ramazan Bayramı eşsiz bir fırsattır. Bu hasletler bayramın gerçek ruhunu ve lezzetini tadabilmenin temel referanslarıdır.

Erzurumlu (Alvarlı) Muhammed Lütfî Efendi’nin şu anlamlı dizeleri bize gerçek bayramın ne olduğunu ne güzel anlatır:

Can bula cânânın ı/ Bayram o bayram ola / Kul bula sultânını / Bayram o bayram ola

Hüzn ü keder def ola / Dilde hicap ref ol a/ Cümle günah affola / Bayram o bayram ola

Cânın cânanıyla buluştuğu gerçek bayramları yaşayanlara müjdeler olsun… Bayramı hak edenlere müjdeler olsun…….

Birlik ve beraberliğe, yardımlaşma ve dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda, asırlardır bizleri birbirimize bağlayan manevi unsurlardan biri olan mübarek Kurban Bayramının, hayırlara vesile olması niyazıyla; bütün vatandaşlarımızın bayramlarını yürekten kutluyor, bayramın ülkemiz ve İslam aleminin birlik ve dirliğine, sükun ve huzuruna, bütün insanlığın barış ve hidayetine, aziz milletimizin milli ve manevi değerlerde bütünleşmesine, fitne ve terörün bitmesine, kan ve göz yaşlarının kesilmesine, dünyanın değişik coğrafyalarında nemrutların ve şeddatların zulümleri altında inleyen ve özellikle Suriye’de kan gölünde bayramı yaşayan daha doğrusu yaşamaya çalışan kardeşlerimizin kurtuluşlarına vesile olmasını diliyor, bize bu ülkeyi canları ve kanlarıyla emanet eden bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Bayramınız mubârek olsun….

NOT: Bilecik İlimizde Bayram Namazı; 06:57’de kılınacaktır.

Necati Tayyar TAŞ

Bilecik Müftüsü



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir