DEPREMZEDE NESRİN ASLANCAN’DAN “BURASI ADIYAMAN” TÜRKÜSÜ 

featured

Türkiye’yi yasa boğan “Asrın Felaketi”nde depreme Adıyaman’daki evinde tek başınayken yakalanan konservatuvar birincisi Nesrin Aslancan, yarım kalan hayallerinin peşinden Bilecik’in Bozüyük ilçesinde koşacak.

Beş katlı apartmanın üçüncü katında depreme yakalanan ve ‘kapan’ hareketi yaparak evini deprem süresince terk etmeyen, ardından koşarak kendisini sokağa atan Aslancan, müzik dünyasından tanıştığı bir kişinin aracılığıyla ağabeyi ve yengesiyle birlikte Bozüyük’e yerleşti.

Bozüyük’te arkadaşı Fikret Kaya, eşi Fikret Kaya, belediye, Kent Konseyi ve bazı STK’ların desteği ile bir sitede eve yerleştirilen Nesrin Aslancan ailesi, yaralarını sarmaya çalışıyor.

Büyük bir sevgi seli ile Nesrin Aslancan ise yaşadığı anları anlatırken son derece duygulanırken, muhteşem sesiyle “Burası Adıyaman” türküsünü söyleyerek acılarını taze tutuyor.

 “BİNA DİREK ÇÖKECEK DÜŞÜNCESİYLE ASLA HAREKET ETMEDİM”

Nesrin Aslancan, “Tüm Türkiye’mize geçmiş olsun diliyorum. Hayatını kaybedenlere Allah rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.” diyerek, “O gece evdeydim, Deprem olduğu zaman yataktan kendimi yere attım. Telefonum yanımdaydı. O şiddet karşılığında dışarıya çıkabilecek gibi bir düşüncem yoktu zaten. Telefonumu alıp, bazanın yanında kapan hareketini yaptım. Çünkü bina direk çökecek düşüncesiyle asla hareket etmedim. Bina birazdan çökecek ve telefonumu elime aldım, en azından iletişim kurabileyim düşüncesiyle. Deprem daha da şiddetlenmeye başladı.” diye konuştu.

Deprem anını yaşamadan kimsenin kolay kolay anlayamayacağını belirten Aslancan, “O kadar gürültü, kıyamet, dışarıda her şey olmuş ve evin içinde hiçbir şey duymadım. Depremin şiddeti biraz daha geçtikten sonra telefonumu mu ve montumu alarak dışarıya çıktım. Dışarıya çıktığım zaman karşımda 5 katlı bina vardı, Yeni yapılmıştı yerle bir olduğunu gördüm. Çocukların ağlama sesi, kadınların çığlıkları, yağmur sesi yani o anı Allah’ım kimseye yaşatmasın. Çok zor anlar. Hissetmeden, yaşamadan gerçekten insan bilemez.

 “TRAFİK TIKLIM TIKLIM HİÇBİR YERE GİDEMİYORSUN”

Evin 3. katında oturuyordum. Dükkanla birlikte 5 katlıydı. Yan tarafımızda iki tane daha apartman vardı, onlar yıkılmıştı. O kadar binaların yıkılmasıyla ilgili hiçbir ses duymadım, o kadar şiddetliydi ki binamızın kendi sesi bile yetiyordu. 5 merdiveni atlayarak indim, çünkü bir daha depremin olabilme ihtimali vardı, çünkü artçılar hala devam ediyordu. Dışarı çıktığımda elektrik yoktu, şebekelerde sıkıntı vardı. Herkes telefonlara asılmış, yakınlarını aramaya çalışıyordu. Adıyaman’da abim vardı, evli. Onu aramaya çalıştım, ulaşamadım kendisine. Arabama binip, yanına gitmeye çalıştım. Herkes yakınlarını aramak için telefona sarılmış, trafik tıklım tıklım hiçbir yere gidemiyorsun. Her yerde polisler var, acil olmadığı müddetçe kimse çıkmasın diye çünkü yaralılar var. Olabildiğince polislere ve ambulanslara yer verelim diye tekrar geri çevirdiler beni. O an hat düştü ve abimle görüştüm, iyi olduklarını öğrendim.” diye konuştu.

“PLAN YAPIYORDUM, PLANLAR O ŞEKİLDE KALDI”

Adıyamanlı olduğunu vurgulayan Aslancan, şöyle devam etti:

“Gerger ilçesinde doğdum ve büyüdüm. 2012 yılında Adıyaman Üniversitesi Devlet Konservatuarına girdim ve 2016 yılında da Adıyaman Üniversitesinden birincilikle bitirdim. 2 yıl arayla İnönü Üniversitesi Yüksek lisansı kazandım ve orayı bitirdim. 5 yıla yakın zamandır da Adıyaman Belediye Konservatuvarında bağlama derslerine giriyorum. Onun dışında özel piyano ve bağlama dersleri verdim. Orada çok güzel düzenimiz vardı. Çok özel öğrencilerimiz, güzel velilerimiz vardı. Üniversitesinde öğretim görevlisi olmak için çalışıyordum, sınavlarım vardı. Plan yapıyordum, planlar o şekilde kaldı. Hayaller aksıyor yani.

O anı anlık düşüneceksin, anlık iş yapacaksın. Yaptığımız planlar tutmuyor. Adıyaman’da oturan yakınlarımız vardı, 5 katlı binada oturuyolardı. Binaları çöktü, 5 yakımızı kaybettik. Onun dışında 1. dereceden kaybettiğimiz yakınlarımız yoktu ama arkadaşlarımız var, arkadaşlarımın yakın çevresi var. Annesini, babasını, ablasını, kuzenini kaybetmiş, Çok kötü bir durum.”

Geçen yıl sosyal medya üzerinden Bozüyük’te yaşayan Fikret Kaya ile müzük aracılığı ile tanıştığını anlatan Aslancan, “Onun ‘Geleceğe ışık ol’ projesi vardı müzikle ilgili akademisyenlerle, müzik öğretmenleriyle sanatçılarla her hafta bir canlı yapıyorduk. Bana da istek de bulundu, Geleceğin gençleriyle hem müzikle ilgili hem müzikal amaçlı hem de örnek olmak amaçlı bir program yapmak istiyoruz, Fikret Kaya diye bir abimiz, iletişime geçti. O programdan sonra kendisiyle tanıştık. Deprem sonrası benimle iletişime geçti. Kalabileceğiniz bir yer var mı?, çok sağolsun çok yardımcı oldu. Kendisi ve eşi de bu konuda bayağı yardımcı oldu.

Kimseyi Allah evinden, memleketinden etmesin çok zor bir durum. Abim, ve yengemle buraya gelirken çekinerek geldik aslında. Bozüyük halkı maddi, manevi yönden elinden geleni yaptı. Buraya geldiğimizde müzikle ilgilendiğimiz için bir nebze olsun onunla kendimizi avutmaya çalışıyoruz. İnsanlarda bize yardımcı olmaya çalışıyor. Bağlamayla, müzikle bir nebze de olsa kendimize gelmeye çalışıyoruz. Burada geçicide kalabiliriz, abim ve yengemin durumundan dolayı geri de gidebiliriz. Buraya alışırsak, burada da kalabiliriz, belli değil.

“GERÇEKTEN HAYAT ÜÇGENİ DEDİĞİMİZ ÇOK ÖNEMLİ”

Depremin şiddetine bağlı, o şiddetten sonra daha kötüsü olur mu? diye düşünüyorum. Yok yani kötüsünü yaşadık. Orada benim hissettiğim şey şu oldu. Hareket etmene gerek, hiçbir şey yapmana gerek yok. Hareket edince daha kötü olacağını düşünüyorum. O an sadece bina yıkılırsa dışarıyla iletişim kurabileceğim bir aracı aldığım telefonu alıp, başımı koruyup, yere çömelmek oldu. Deprem olduğu yerlere, binalara gittim, kişilerin dışarı çıkartıldığı hiç darbe almadan çıkartıldığı yerlere baktık. Gerçekten hayat üçgeni dediğimiz çok önemli. Ona göre insanların deprem anında o yere kapanması, önlem alması daha iyi olur.” ifadelerini kullandı.

Aslancan ailesinin Bozüyük’e gelmesinde ve desteklerin sağlanmasında öncülük eden Zerrin Kaya ise deprem sabahı olayı duyduklarında büyük üzüntü yaşadıklarını aktararak, “Eşimin arkadaşı Adıyaman’da yaşadığı için irtibat kurduk. Oradan buraya aileyi taşıdık. Bozüyük halkı çok güzel yardımcı oldu, duyarlı davrandılar. Bozüyük halkına, belediyesine ve kent konseyine ve STK’lılarla hep birlikte el ele hangi depremzede ailenin neye ihtiyacı varsa koordineli bir şekilde yardımcı olduk. ASite yönetimi herhangi bir kira bedeli istemedi. Ailemizi, sitemize yerleştirdik, sıcak yuvalarına kavuştular. Ailemizle devamlı irtibat halindeyiz, Bir kardeşlerimiz gibi oldular. Dostluklar, arkadaşlıklar edindik. Bu ömür boyu gidecek dostluk oldu bizim aramızda, çok güzel bağ oldu.” dedi.

Nesrin Aslancan’ın müzik aracılığıyla tanıştığı Fikret Kaya da sosyal medya üzerinden “Geleceğe ışık ol” adı altında Türkiye geneli proje başlattığını hatırlatarak, “Yetenekli, güzel isimleri yayına alıp, genç yeteneklerimizi bu insanlarla buluşturmaktı hedefim. Nesrin Aslancan hocamızda bunlardan birisiydi. Doktorasına hazırlanırken depreme yakalandı. Depremin ilk günü aradım ama kendisine ulaşamadım. İkinci günü ulaşabildim. Buralar çok kötü demesi üzerine Bozüyük’e çağırmaya karar verdik, eşimle birlikte. Bozüyük halkımız, depremzedelerimiz için kucağını açmıştı. Site yönetimi evlerini açtılar. Nesrin Aslancan hocamız gerçekten çok yetenekli. Müzik adına önemli bir değer. Ben bu değeri Bozüyük’e kazandırdığım için ayrıca kendimi mutlu hissediyorum.” açıklamasında bulundu.

Bozüyük’te 4 Eylül Mahallesi Öz Platin Evlerinde kendilerine tahsis edilen evde yaşamlarına devam edecek olan Nesrin Aslancan, ağabeyi Mustafa Aslancan, yengesi Özlem Aslancan, çocukları 4 yaşındaki Mirimah ile 2 yaşındaki Emir ise komşulara ve yeni çevrelerine alışmaya başlıyor.

 ”BURASI ADIYAMAN”

Yaşadıkları tarifsiz acıyı unutmak isteyen aile bireyleri, Nesrin Aslancan’ın yöreye has “Burası Adıyaman” türküsünü dinlerken duygusal anlar yaşıyor.

    



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir