Düzenlenen yemeğe AK Parti Bilecik Milletvekili Dr. Fahrettin Poyraz, İl Milli Eğitim Müdürü Süleyman Şişman, Eğitim-Bir-Sen Bilecik Şube Başkanı Ahmet Selöz ve çok sayıda konuk katıldı.
“Bilecik’e geldiği için üzülen kişiler giderken buradan gözü yaşlı ayrılırlar”
Parolla Cafe’de gerçekleşen yemek davetinde konuşan AK Parti Bilecik Milletvekili Dr. Fahrettin Poyraz, Bilecik’e dışarıdan bakıldığından pek beğenilmediğini fakat daha sonra burada görev yapıp da ayrılacak kişilerin gözleri yaşlı şekilde ayrıldığını söyledi. Öğretmenlik mesleğinin çok önemli olduğuna vurgu yapan Milletvekili Poyraz şöyle konuştu:
“Bilecik dışarıdan bakıldığı zaman pek bir şeye benzetilmez. ‘Buraya nereden düştük?’ diyen, çok bu konuda düşünen, şikayet eden hem üniversite öğrencisi arkadaşlar hem de ilk atanan memur arkadaşlar böyle biraz hafif Bilecik’ten yüzler ekşiyerek bahseder. Ama buradan ben biliyorum ki, şuna da şahidim ki buradan ayrılan memur arkadaşlar hep gözleri yaşlı ayrılmıştır. Valilerden başlayarak diğer hangi çeşit memuru sayarsak sayalım böyle de bir ortam vardır. Aslında göreve yeni başlayan arkadaşlarımız için Bilecik bu anlamda sayısız imkanların olduğu bir il. Hakikaten her ne kadar büyük şehirler arasında sıkışmış kalsak da çok kısa sürede büyükşehirlere ulaşma imkanına sahip olan bir iliz. Dolayısıyla ben inanıyorum ki çok rahat, huzur içinde görev yapabileceksiniz.
Gönüller bir olduktan sonra, fikirler bir olduktan sonra, amaç bir olduktan sonra şartlar ne kadar zor olursa olsun orada her halükarda huzurlu bir çalışma ortamı oluşabilir. Bizim eğer ortak bir hedefimiz varsa, hizmet etme amacımız varsa zaten inanın pek çok kapı kolaylıkla Bilecik’te sizin önünüze açılacaktır.
‘Dar kalıplarla düşünmüyoruz’
Biz burada felsefe olarak şuna inanıyoruz. Ben 11 yılı da doldurdum, geçtim. 3’üncü dönem milletvekilliği yapıyorum. Bir değişim oluşturmaya çalışıyorum hem Bilecik’te hem Türkiye’de. Türkiye’yi o geçmişteki gibi klasik kurallarla, kalıplarla yönetmek yerine hakikaten değişimin öncüsü olacak ekiplerle, kadrolarla yönetmek ama birlikte yönetmek isteyen ekibiz en tepeden aşağıya kadar. Dolayısıyla burada mümkün olduğu kadar karar alma mekanizmalarını, karar alma süreçlerini aşağıya doğru, tabana doğru yaydıkça ve aşağıda sorumluluk üstlenen bütün arkadaşlarımızı da yönetime ortak ettikten sonra inanıyorum ki aslında sorunların pek çoğu geçmişte olduğu gibi ne sayın İl Müdürümüze taşınacak ne de Ankara’ya taşınacak. Oralarda çözülmeye uğraşılacak. Bugün olduğu kadar birlikte yöneterek çalıştığımız kurumları ve ülkemizi inanıyorum ki çok daha sağlıklı kararlar vereceğiz. İnanıyorum ki Türkiye’de çok daha az kaynak israfıyla karşılaşacağız. Çok daha verimli çalışacağız. Bizim hedefimiz bu. Bunu da yaparken o geçmişin klasik bir takım kuralları kısıtlamaları bizi bağlamıyor onu söyleyeyim. Dar kalıplarla falan düşünmüyoruz.
‘Her biriniz bizim için değerlisiniz’
Özellikle eğitim noktasında böyle bir kaygımız, tereddüdümüz hiç yok. Yani siz şöyle düşünüyorsunuz, ‘Öbürü şöyle giyiniyor, bu böyle yapıyor.’ Hayır, öyle bir derdimiz yok. Yani sizin her biriniz bizim için değerlisiniz. Öğrencilerimiz bizim çocuklarımız, bizim hayatta en değer verdiğimiz şey. Benim Allah’a şükür 5 tane çocuğum var, şükrediyorum. Ama düşünün şimdi, bana sorsanız ‘Dünyada en kıymetli şeyiniz nedir?’ herhalde listenin başına bunları eklerim. E şimdi neyimiz var diye sorduğumuzda en kıymetli olan şeyinizi götürüp emanet ettiğiniz kişilerin, herhalde güvenilir emin insanlar olması lazım ki bizde anne-babalar olarak, veliler olarak, çoluk çocuğumuzu alıyoruz sizlere emanet ediyoruz. Biz bu anlamda size güvenmeyeceğiz, de size inanmayacağız da kime güveneceğiz, kime inanacağız. Dolayısıyla burada bir takım korkuları kaygıları şunları bunları bir kenara atacağız. Hep birlikte nasıl bu ülkeyi birlikte yönetiyorsak hep birlikte de geleceğimizi inşa etme anlamında o kaybettiğimiz güçlü medeniyetimizi yeniden oluşturma anlamında çocuklarımızı ciddi bir eğitime tabi tutma mecburiyetimiz var. Burada tabi sorumluluğu tek başına ne sizin sırtınıza bırakıyoruz, ne tek başına evdeki anne-babaya bırakıyoruz, ne de tek başına bizim sırtımızda kalmasını da arzu etmiyoruz. Dolayısıyla hep birlikte eğer iddialıysak, yeniden büyük Türkiye’yi kurma noktasında bir niyetimiz varsa, bir samimiyetiniz varsa, bir gayretiniz varsa hep birlikte bunun yolunun da eğitimden geçtiğini, güçlü, karakterli inançlı, nesiller yetiştirmekten geçtiğini biliyoruz. Dolayısıyla da hep birlikte inşallah bu noktada bu hedefe doğru da birlikte gayret içinde olacağız.
‘Sendikalardan beklediğimiz, bizim görmediklerimizi bize söylemeleridir’
Ben burada Sayın Başkanıma tekrar teşekkür ediyorum. Sonuçta zaman zaman kendileri açıkça söyleyeyim, ‘iktidar yanlısı’ gibi bir takım eleştirilere muhatap olsalar da bizim yanlışımız olduğu zaman, eksiğimiz olduğu zaman arkadaşlarımız bu anlamda rahatlıkla cesur bir şekilde gelip bize bunları söylüyorlar. Zaten bizim de açıkçası şu anda sendikalardan beklediğimiz de bu. Biz belki sizin bakış açınızdan olaylara bakamıyor olabiliriz, sizin gördüğünüzü göremiyor olabiliriz, sizin yaşadığınızı yaşamıyor olabiliriz. Ama bu anlamda arkadaşlarımızın sizin sorunlarınızı bize taşıma, bize aktarma ve sorunları birlikte çözme noktasındaki gayretleri için ben ayrıca kendilerine teşekkür ediyorum. Burada kapıların değil gönüllerin sizlere açık olduğunu bilin. İnşallah Cenab-ı Hak sizlere çalışmalarınızda güç kuvvet versin, inşallah sizleri de sevdiklerinizle her zaman salim insanlarla karşılaştırsın.”
Eğitim-Bir-Sen Bilecik Şube Başkanı Ahmet Selöz de yaptığı “hoş geldiniz” konuşmasında katılımcılara, “Öncelikle Eğitimciler Birliği Sendikası Bilecik Şubemiz Yönetim Kurulu adına sizlere davetimize icabet ettiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Yeni eğitim-öğretim yılımız hayırlı uğurlu bereketli olsun. Allah’ın annelerine-babalarına emanet ettiği, onların da bizlere emanet olarak okulumuza, sınıfımıza getirdiği yavrularımıza en güzel şekilde eğitim vermek, ahlak vermek, değerler kazandırmak inşallah yeni eğitim-öğretim yılımızda bizim amacımız, hedefimiz. İnşallah bunu da başaracağımıza inanıyoruz.
Eğitim-Bir-Sen Eğitimciler Birliği Sendikası, kurucumuz Mehmet Akif İnan’ın önderliğinde 1992 yılında kuruldu. Biz Eğitim-Bir-Sen’i, Eğitimciler Birliği Sendikası’nı, Memur-Sen’i sadece bir sendika olarak görmüyoruz, değerlendirmiyoruz. Kurucumuz da öyle değerlendirmedi. Kendi ifadesiyle dini ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, etnik kökeni ne olursa olsun, kim mazlumsa, kim zulme uğramışsa, kim haksızlığa uğramışsa onun yanında olmak, onun dertlerine ilaç olma amacıyla bu sendika ortaya çıktı. Tabi ki çalışanların özlük haklarını korumak, daha ileriyle götürmek görevlerimizden en önemlisi. Ama bunun yanında biz değerler sendikacılığı yapıyoruz, değerleri önemsiyoruz, ülkemizi önemsiyoruz, kurumlarımızı önemsiyoruz. Devletçilik yapmıyoruz ama devletimize bağlıyız. Devletimizle beraber, hak ile beraber, halk ile beraber, devletimizle beraberiz. Vesayetin karşısındayız, darbecilerin karşısındayız hakların, özgürlüklerin, insan haklarının yanındayız.
‘Eğitim-Bir-Sen Türkiye’nin en büyük sendikası ve en büyük sivil toplum örgütü’
Yaklaşık 1,5 yıldır bizim medyadan takip eden arkadaşlar çok iyi biliyorlar. Türkiye çapında ve Bilecik’te yaptığımız eylemlerle, söylemlerle Türkiye’ye temel insan hakları noktasında bir adım daha atabilmek adına öncü rolünü üstleniyoruz. Başbakanımızın ifadesiyle Memur-Sen Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü, Türkiye genelinde farklı iş kollarından 700 bin üyemiz var. Eğitim-Bir-Sen 250 bin üyesiyle Türkiye’nin en büyük sendikası ve en büyük sivil toplum örgütü. İlimizde yaklaşık 2 bin 300 eğitim çalışanımız içerisinde bine yakın üyesiyle hem yetkili hem etkili hem kendi iş kolumuzda hem sosyal alanda sosyal projeleriyle etkili bir sendikayız.”
Konuşmaların ardından katılımcılara üzerlerinde isimleri ve göreve başlama tarihleri yazılı kalem ile “Kelebeğin Rüyası” isimli kitap hediye edildi. ZEYNEP KILBAHRİ
