EMEKLİ HAVA ASTSUBAY 81 YAŞINDAKİ NEVZAT UCUR: “MENDERES KAÇMADI”

Anılarını anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan Ucur Bozüyük’te “Ülke” isimli haftalık gazete çıkardığını, 1980 yılına kadar Menderes’in ruhuna her yıl mevlit okuttuğunu, özellikle tarihçilere Menderes ile ilgili tavsiyelerde bulunduğunu ifade etti. Emekli Hava Astsubayı 81 yaşındaki Nevzat Ucur’un gazetemiz muhabiri Erhan Toka’ya yaptığı önemli açıklamaları:

“Metristepe isimli solcu bir gazete vardı”

“Ben emekli hava astsubayı Nevzat Ucur. 1978 senesinde de Bozüyük’te “Ülke” isimli gazeteyi çıkarmak zorunda kaldım şu bakımdan. O zaman sağ ve sol diye durumlar vardı. Solcu bir gazete vardı Metristepe isimli, bir arkadaş çıkarıyordu. Ona karşı dayanamadım ben de çıkış yaptım “Ülke” isimli gazeteyi çıkardım ve her Cuma günü çıkıyordu, haftalık olarak kullanıyorduk öyle bir durumum oldu.

Gazeteyi 1 sene falan çıkarabildim çünkü cebimdeki para yetmedi, kimseden de bir şey göremedim, destek de göremedim. Böylelikle kendi gazetemi çıkış yapmasını bildiğim gibi kapatmasını da bildim.”

Toka: “Merhum Adnan Menderes’in Eskişehir’den Kütahya’ya geleceği sırada Eskişehir’de yakalandığını tarihten biliyoruz. Bu ekibin içinde sizde varmışsınız ve yanında bulunan ekiplerdeymişsiniz. Bundan bahseder misiniz?”

“Kaçmasının imkanı yoktu, neden yoktu? Milliyetçiydi de onun için yoktu”

Ucur:  “Adnan Menderes’in kaçarken Kütahya yolunda yakalandığı, çalıların, çırpıların arasında tavşan gibi gizlendiği ve orada yakalandığını tarihçiler yazıyor fakat ben o tarihçilerin yazdığı yazıyı kabul etmiyorum. Nedeninin altında şu yatıyor;  Adnan Menderes o tarihte Kütahya üzerinden Konya Milletvekili de olduğu için Konya’ya gidecekti, Konya’ya da gidince oradan Türkiye’ye bir nutuk ihya edecekti. Edeceği nutkun ifadesinde şu vardı; Konya’dan bütün Türk halkına ilan yapacaktı, 6 ay seçimi öne alacaktı. Adnan Menderes seçimi öne alınca nasıl olsa yine iktidar olacak düşüncesiyle önü kesilmek istendi, yoksa kaçmak olayı diye bir şeyi ben kabul etmiyorum. Çünkü yaşadığım kişiydi, bildiğim kimseydi, böyle bir durum vardı ama tarihçiler bunu yakalandı, kaçıyor diye ifade ediyorlar o yanlış çünkü kaçmasının imkanı yoktu. Neden yoktu? Milliyetçiydi de onun için yoktu. Şunu da özellikle söylemek mecburiyetindeyim çünkü artık yaşım kemale erdi, olgun meyvadayım, 81 yaşındayım şu gün olarak. Kaçmasının hiçbir imkanı yoktu, çünkü milliyetçi bir adam.

“Ben onunla yatarım kalkarım, hep ona dua ederim”

Daha sonra idam edildi 61 yılında, Yassıada da  mahkemesi yapıldı, idamı da İmralı adasında 1961 senesinde yapıldı. Ne zaman yapıldı? 17 Eylül tarihinde Adnan Menderes idam edildi. Neden 17 Eylül de idam edildi de 16 da edilmedi onun da izahını vereyim.  16 Eylül de idam edilecek diye kararlar çıkarıldı fakat rahatsızlığı nedeniyle Adnan Menderes’i 16 Eylül de asmadılar rahatsızlık geçirmiş, yattığı yastığın altında bir takım uyku hapları falan biriktirmiş, onları yutmuş sağlık durumu yerinde olmadığı için 16 Eylül’de Hasan Polatkan Maliye Bakanı ve Fatin Rüştü Zorlu Dışişleri Bakanımızdı, onları astılar. Adnan Menderes 17 Eylül gününe kaldı, böylelikle asılmış oldu ve her sene 17 Eylül tarihi geldiği zaman ben kendi şahsıma öyle hep onunla yatarım kalkarım, hep ona dua ederim. “

Toka: “Yıllarca Menderes’e mevlit okutmuşsunuz, daha sonra bırakmışsınız, neden?”

Ucur: “Mevlit 1980 yılına kadar Türkiye’nin neresinde bulunmuşsam, gazetelerde yazılıdır o yazılar büyük gazetelere ilan vermek şartıyla kendisine olan sevgimden dolayı 1980 yılına kadar da Adnan Menderes’e mevlit okutan tek kişi emekli Hava astsubayı Nevzat Ucur’dur, bir başka kimseyi bulamazsınız. Oğullarının da mevlitlerine gitmişimdir, bu derece kendisine sevgim var, hala seviyorum.

“ İstanbul’a geleceğini müjdeledi ve ben de mücadelemi bıraktım, mevlit okutmayı bıraktım”

80’den sonra neden bıraktım? 80 senesindeki ihtilal deki Kenan paşamız ihtilalını yaptı ve 27 Mayıs tarihinde bayram yapılıyordu, 3 gün tatil yapılıyordu, onları kaldırdı. Ondan sonra ben de mecbur kaldım bıraktım artık. Şundan dolayı bırakıldı? 27 Mayıs tarihinden sonra Adnan Menderes’i İmralı adasında asıldı ve İmralı adasına da gömüldüğü için ben mücadeleye girmek mecburiyetinde hissettim kendimi. Neden? Çünkü dünya üzerinde yaptığım araştırmalarda hiçbir Başbakanın İmralı adası gibi yerden asılıp da aynı yere de gömüldüğünü görmedim ve duymadım. Ne zaman ki 80 ihtilali oldu, 80 ihtilalındaki Kenan Paşam Allah razı olsun onun naşının İmralı adasından değil İstanbul’a geleceğini müjdeledi ve ben de mücadelemi bıraktım, mevlit okutmayı bıraktım.

“Köpek davası dediler, bebek davası dediler uyduruk meselelerle adamı astılar”

 Kendisini hala 17 Eylül tarihinde, 16 Eylül tarihinde de diğer arkadaşlarını her zaman için anarım ve kendilerini çok severim. Bu sevgi meselesi, onun da nedenlerinin altında en başta tek nedenini söyleyeyim halkını çok seven bir adamdı ve halkı için gitti özel mahkeme kurulmuş olmasına, özel mahkemede idam edilme kararı verilmesine rağmen 1 Türk lirasını hazineden yediğini kimse ispat edemedi. Hazır kurulmuş mahkeme bile 1 Lira Türk parasını yediğini ispat edemediler. Neden dolayı asıldı? Köpek davası dediler, bebek davası dediler uyduruk meselelerle adamı astılar. Olay bu, başka bir şey değil.  Yine her zaman içinde yaşadığım sürede onu anmakla uğraşıyorum, tek başına yaşıyorum, baş ucumda da Adnan Menderes’in resmi durur benim yattığım yerde, onunla hep konuşurum ben hala konuşurum.

“Tarihçilerden şunu rica ediyorum;  kaçarken yakalandı demesinler”

 Seviyorum kendisini niye sevmeyeyim ki? Sevilecek bir Başbakandı o ama çekememezlik oldu, bir şeyler oldu. Artık ne olduğunu da tarihçilere bırakacağım. Ben yalnız tarihçilerden şunu rica ediyorum; Kaçarken yakalandı demesinler, kaçmıyordu o kişi. Nutuk vermeye gidiyordu Konya’ya, oradan da 6 ay seçimi öne alacaktı ve yine iktidar olacağı düşünülerek adamı idam ettiler yoksa başka bir şeyi yoktu adamın.

Adamın varlığı var, koskoca Çakırbey çiftliği diye Aydın da çiftliği var. O çiftliğin değerini hükümet bile biçemiyor. Halihazırdaki hükümet o çiftliğin değerini bile biçemiyor. Sonra zamanında adamın askeriyeye yardımı olmuş, faydalı bir adamdı. Onun için bu adamın sevilmek hakkı. Ben çok severim kendisini. Sevmeyenlere de bir şey demiyorum çünkü kişiler bazılarını sever demokrasidir bu bazılarını sevmez.”

Toka: “78 yılında gazete çıkarmışsınız. Yaklaşık 1 yıl devam etmiş. Gazete arşivine baktığımda haftalık da olsa güzel şeyler yapmışsınız Bozüyük’le, Bilecik’le ilgili. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in gazetenize hayırlı olsun telgrafı var. Gazetecilik maceranızı anlatır mısınız?”

Ucur:  “Kendisiyle görüşürüm hala. Hatta yakın bir tarihte bu arkadaş beni Ankara’ya götürecek Süleyman beyin evinde görüşeceğim.”

Toka: “O yıllara dönelim, o yıllardaki Bozüyük’e, Bilecik’e dönelim. O yıllardaki Bozüyük’ün, Bilecik’i de yakından biliyorsunuz. O yıllarda Bilecik ve Bozüyük nasıldı?”

“Adı var ama kendi yok Bozüyükspor’un”

Ucur:  “Bilecik o tarihlerde daha düşüktü, her bakımdan düşüktü. Ticari bakımdan, inşaat bakımdan her bakımdan geri kalmışlığı vardı. Bozüyük ise tam tersiydi. Bozüyük ilçe olmasına rağmen Bilecik’i ikiye katlıyordu. Bu nedenden dolayı da Bilecik ile Bozüyük arasında atışmalar yapılırdı, birbirlerimiz ile çekişirdik, rekabet halindeydik. Hatta 78 senesinde ben İdmanyurdu diye Bozüyükspor kulübünü de kurdum. Benim gazetelerimde o da var, onu da ben kurdum. Şimdilerde tadı tuzu yok, adı var ama kendi yok Bozüyükspor’un.

“Ağabeyi hem Milletvekili hem Senatördü”

O yıllarda Bilecik sönüktü, Bilecik’i Bilecik yapan değerli o tarihlere göre konuşacağım, eskiye göre konuşuyorum. Mehmet Erdem diye bir benzin istasyonunun sahibi vardı, milletvekiliydi. Onun ağabeyi vardı. Ağabeyi hem milletvekili hem senatördü. Hatta ve hatta ağabeyinin evli olduğu hanımın adı da Nuriye Pınar’dı. Onu da söyleyebilirim, onlarla görüşmüşlüğüm var. Evlerinde yemek yemiş insanım.”

Toka: “Mehmet ağabey yakın bir süre içinde rahmetli oldu, buraya defnedildi. Bilecik’in ilk ve son senatörüymüş.”

Ucur: “Doğrudur. Anne ve babaları da burada vefat ettiydi, burada gömülüdür. Kabristanını bile biliyorum ben şu anda arayım bulurum. O derece görüşürdük.”

Toka: “O yıllarda Bilecik – Bozüyük arası rekabet var dediniz. Siyasette de var mıydı o yıllarda?”

Ucur:  “Vardı, o yıllarda da vardı ama tatlı rekabetlerdi onlar. Mehmet beyin Bilecik’e çok büyük faydaları olmuştur, Mehmet Erdem’in Bilecik vilayetine çok büyük faydaları olmuştur. Vilayet derken ilçeleri de dahil ediyorum, çok büyük faydaları olmuştur. Hanımı ondan çalışkan, o kendisinden çalışkan, Muzaffer bey zaten çalışkandı. Hatta Muzaffer bey geç evlenmişti. Evlendiği hanımını ben biliyorum, ismini şimdi unutmuş durumdayım. Ankara’da Jandarma komutanının kızını aldı. Onunla çok iyi görüşürdük biz.”

CANER ALKAN

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. fikirli – değerli değişim gazetesi yetkilileri sizleri tebrik ediyorum.böyle tarihe ışık tutan, yaşayan tarihleri bulup onların engin fikirlerinden bizlerin bilgi edinmelerini sağlıyorsunuz.teşekkürler.

    Cevapla
  2. Tebrikler – Erhan toka yi kutluyorum.

    Cevapla