HER MEVSİM GÜZEL

 

     Dört mevsimin her biri ayrı güzellik, bereket ve mesajın habercileridir. Hayata hangi pencereden bakıp ne görmek istediğimiz önemli. Yani bizi biz yapan niyetimizdir.

     Gecenin zifiri karanlığından sonra sabahın seheriyle yeni bir günün başlangıcı gibi, ilkbaharda; kışın uykusundan sonra âlemin hayata uyanmasını, yeşeren nebatadın çiçekleriyle meyvelerini haber verdiği canlılık adıdır.

       Günün olgunlaşması öğlen vaktinde emeklerin zirveleştiği dönem gibi yaz mevsimi de varlığın olgunlaşıp meyveye durduğu meşherdir.

       İkindi vaktinde günün sararmasıyla güne takılan yemişlerin derildiği sevinç ve paylaşım anıdır. Son bahar da aynen ikindi vakti gibi sararan âlem yüzünde meyvesini dökmekle beraber sonrasındaki kışın habercisi konumundadır.

       Ağaran günün sonunda yerini geceye bırakan gün sonunda yeni bir güne hazırlık için geçe ne ise; sonbahar da kışın beyaz elbisesiyle beraber derin uykuya dalan kâinatın gelecek bahara dolu ve neşvi nama olabilmeleri için dört aylık nadas ve sulama dönemi o kadar güzeldir.

     Muhterem Hoca efendinin geçen ay ki Her kul Nağme’de ifade ettikleri gibi; Dikkatle bakılsa, hayatın her rengi, deseni ve mevsiminin çok şirin olduğu görülecektir. Çocukluğun ayrı bir şirin yanı var. Gençliğin ayrı bir şirin yanı var. Orta yaşın ayrı bir şirin yanı var. İhtiyarlığın da ayrı bir şirin yanı var!

       Hastalıkların ve rahatsızlıkların sebebiyet verdiği sıkıntılara rağmen yaşlılığın da güzel yanları var. Özellikle, ahrete iştiyak hâsıl etmesi yönüyle ihtiyarlığı duymak da çok önemli. Hele bir de gönlünde az çok “vuslat arzusu” varsa, insan bir taraftan maruz kaldığı sıkıntılara katlanmanın sevabını, diğer yandan da vuslat iştiyakıyla yanmasına rağmen “artık gelebilirsin” emrini alacağı ana kadar sabretmenin sevabını kazanır.

       Hiçbir gölgenin olmadığı mahşer meydanında Zıllullah’ta (Allah’ın gölgesinde) gölgelenecek insanlardan biri de gençliğini Allah’a ibadetle tezyin eden gençtir.

      Cismâniyete, bedene, beşerî garîzelere, şehevât-ı nefsaniyeye ve bohemliğe başkaldırma öyle bir ibadettir ki onun eşi menendi olamaz.

      Şayet şikâyet niyeti yoksa yaşlının uf puf etmesi bile ibadettir. Hastanın inlemesi tespih yerine geçer.

       Allah’ın rızası istikametinde yaşanan hayatın her faslı güzeldir. O’nun muradına göre değilse, çocukluk çirkin. Delikanlılık çirkin. Olgun yaş çirkin. Yaşlılık çirkin. Ölüm çirkin. Berzah hayatı çirkin. Hesap ağır. Mizan vefasız. Köprü tutarsız. Cehennem yüzsüz!

       Mevcudu inkâr etmek de nankörlük olur; bu itibarla da “Hiçbir şeye mazhar değiliz” dememeli. Fakat hayatı verimli değerlendirdiğimiz de söylenemez.

        Kendimizi sorgulama, eksiğimizi gediğimizi görme, zikzaklarımızı hep nazara alma, güzel değerlendiremediğimiz ya da bütün bütün kirletip zayi ettiğimiz günlerin pişmanlığını duyma ve bu mevzuda göstereceğimiz cehd u gayret, o eğri büğrü yollardayürümemize kefaret olur. Ayrıca, bizi estağfirullah çekmeye ve yeni yanlışlara karşı teyakkuza sevk eder.

Aydın OSMANOĞLU

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir