Herkes parası kadar eğitim alacak

 

“Eğitim-İş Türkiye’de kamu sendikacılığını başlatan ilk sendikadır” diyerek ziyaretin amacına yönelik açıklamada bulunan Eğitim-İş Genel Örgütlenme Sekreteri Osman Kandemir “Örgütlenme çalışmaları kapsamında zaman zaman ülkenin değişik illerini ziyaret ediyoruz. Geçen öğretim yılında 41 ilimizi ziyaret ettik, çalışmalarımızı yaptık. Burası 42. ilimiz. Eğitim-İş Sendikası’nın ve konfederasyonumuza bağlı olan diğer sendikaların burada yeterince örgütlenemediğini gördük. O anlamda arkadaşlarla değerlendirme toplantısı yapmak için geldik.

            Amacımız, ülkemizin içinde bulunduğu siyasal durum ve özellikle gündemde olan 4+4+4 konusuyla ilgili görüş alışverişinde bulunmak aynı zamanda demokratik kitle örgütlerini ve basın kuruluşlarını ziyaret ederek, görüş alışverişinde bulunmak.” dedi.  

 

            4+4+4 yıkım getirecek

 

            4+4+4 sisteminin ülkemizde birçok yıkımı beraberinde getireceğini savunan Kandemir “Öğrenci ve öğretmen mutsuz olacak. Öğrenci ve öğretmenin mutsuz olduğu yerde toplumun büyük bir kesimi mutsuz olacak. Mutsuzluğun yaşandığı bir ülkede “eğitim sistemi iyidir” demek oldukça havada kalan bir söylem olacaktır. Ülkemizdeki eğitim sistemi şimdiye kadar dört dörtlük müydü? Bizce yeterli değildi ve eksikleri vardı. Temelinde eğitim iyi insan yetiştirme projesidir. Demek ki bizim ülkemizde eğitim sistemi doğru temeller üzerine inşa edilmemiş.

 

            “İşçisin sen, işçi kal…”

 

            Artık eğitim piyasalaşıyor, ticarileşiyor. Kapitalist sistemin istekleri doğrultusunda piyasa koşullarına terk ediliyor. Artık eğitim yerelleşecek, özelleşecek. Özelleştiği zaman da parası olan vatandaşlar parası kadar eğitim alabilecek. Düşünün bu ülkede 700 lira asgari ücret ile çalışan bir vatandaş 2 çocuğunu nasıl dershaneye gönderebilecek? Şarkılara konu olduğu ona “sen işçisin işçi kal” diyeceksin. Böyle bir anlayış olamaz.

           

            Birçok ülkede 5 yaşında eğitim yok

 

 

            Eğitim sistemi kapitalist sistemin istekleri ve beklentileri doğrultusunda, piyasa koşullarına indirgeniyor. Geçen yıl gittiğimiz tüm okullarda söyledik. Yaklaşık 240 bin civarında sınıf öğretmeni vardı bu ülkede. Bunların 5’de 1’i işsiz kalacak dedik ve söylediğimizde haklı çıktık. Keşke haklı çıkmasaydık. Şu anda yaklaşık 45 bin sınıf öğretmeni sınıfsız kaldı. Girebileceği sınıf kalmadı. Çünkü 5 yıllık ilkokul dönemi yani eğitimin birinci kademesi 4 yıla indirildi.

            Öğretmenler mutsuz. Bu problemleri daha çok yaşayacağız. Bilimsel olarak da dünyanın birçok ülkesinde 5 yaşında eğitime başlama yok. Okul öncesi başlanabilir. Okul öncesi eğitimi farklıdır, okuma yazma öğretimi farklıdır. Okuma yazma öğretimine geçilebilmesi için bir defa çocukların küçük kas gelişimini tamamlaması gerekiyor. Kalemi tutup kağıdın üzerine bastırarak çeşitli hareketler yapabilmeli. Bunu yapamayan çocuğun yazısı çirkin olacaktır. Yorulacaktır ve yeri geldiğinde ağlayıp okula gitmek istemeyecektir. Bunun için bahaneler ve yalanlar üretmeye başlayacaktır.

 

            Atatürk’ü çıkartmaya çalıştılar…

 

            Ders kitaplarının başından Atatürk resimlerini,  Gençliğe Hitabeyi ve İstiklal Marşı’nı çıkartmaya çalıştılar. Bunları çıkartırken siyasi bir partinin liderinin resimlerinin ya da konuşmasının çocukların masasının üzerine konulması kadar yanlış bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Böyle bir şey olamaz, olmamalı.

 

            12 Eylül’den doğan bir yapı…

 

            Maalesef ki bu ülkenin üzerinden silindir gibi geçen bir 12 Eylül var. Mevcut iktidar da diyor ki “biz 12 Eylül’le hesaplaşacağız”. 12 Eylül’den doğan bir yapının 12 Eylül’le hesaplaşması gibi komik bir şey yoktur. Biz buna inanmıyoruz.

 

            Eğitim-Bir-Sen, iktidarın gücünü arkasına alarak büyüyor

 

            Sendikal sürece bakıyoruz. Sağcılar bir tarafta, solcular bir tarafta, din üzerinden siyaset yapanlar ya da beklenti içinde olanlar bir tarafta. Sendika, çalışanların ekonomik, özlük ve sosyal haklarına kazanımlar sağlamaktır. Siz bunların hepsini bir kenara bırakıyorsunuz, bir siyasi partinin arka bahçesi olma konumuna geliyorsunuz. Biz bunun yanlış olduğunu söyleyerek ortaya çıktık. Eğitim-Bir-Sen, iktidarın gücünü arkasına alarak büyüyor. 2002 yılında Eğitim-Bir-Sen’in üye sayısı 13 bin 500’dü. Bu yıl 231 bin. Öğretmeni baskı yapıyor, idarecisi baskı yapıyor, milli eğitim müdürleri baskı yapıyor ve de siyasi parti baskı yapıyor. Bu sendikacılık değil. Maalesef çalışanlar siyasi partilerine göre ayrılarak sendikalaşmış.  HASAN GÜNER

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. – –

    hasan senin ne işin var resimde… sendikacı mı oldun yoksa

    Cevapla
  2. PEHHH – MEMLEKETTE Bİ AKILLI SİZ VARSINIZ..ZAMANINDA GÖRDÜK SİZİ..SİZ ANCA OTURDUĞUNUZ YERDEN KONUŞURSUNUZ…

    Cevapla
  3. 18 Eylül 2012, 00:00

    boş konuşuyorlar – sendikalar maaş zamları zamanında piyasaya çıkarlar ve eylemlerde bulunurlar. başka bir halta yaramazlar eğitim için ne yaptılar. zaten 8 yıllktada aynı teraneleri okudular. kendileride bilmiyorlar bu 12 yıllık eğitimi. sonra okullar kapatıldı kurumlar kapatıldı genel müdürlükler kapatıldı birtanesinin gıkı bile çıkmadı. adam gibi iş yapan birtek sendika yok. birisi sol görüşün ucunda birisi aşırı dindar kesime hitap ediyor kutuplaşmalar var. birisi ortada gözüküyor ne süt yansın ne kebap hikayesi. yani sendikacılığı bilmiyorlar ama sözde öyle söylemler varki kendileri bu söylediklerine inanıyorlarmı sanmam. 12 yıla neden karşı çıktıklarını bile bilmiyorlar. Milli eğitim bakanlığında kadrolarda eğitim kökenli kaç genel müdür var, kaç daire başkanı, kaç müsteşar var onlara bakın ondan sonra bu söylediklerinizi anlatabileceğiniz birilerini bulabilirmisiniz bilemem. eğitimci olmayan bakandan bu kadar eğitim katliamı yapılabilir. öğretmenlerden nefret edene bir bakan var ve siz gelip bana eğitim sendikası diyorsunuz. size ancak gülerim:))

    Cevapla