HİKMET ANIL ÖZTEKİN “ELİF GİBİ SEVMEK” İ ANLATTI

“Elif Gibi Sevmek 2 Aşk-ı Tevekkül” 25 Ekimde çıkmış olacak”

Son günlerde kitap okuyucuları tarafından ilgi ile takip edilen 'Elif Gibi Sevmek' kitabının yazarı Hikmet Anıl Öztekin imza günü için Bilecik’e gelerek  geçtiğimiz Cuma günü Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Konferans salonunda öğrenciler ile buluştu.

İlgi ile takip edilen kitabın yazarı Hikmet Anıl Öztekin kitap ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı, kitabın bazı bölümlerinden şiirler okudu.

Üniversitede verdiği konferansta konuşan Öztekin, “Yazarken ne kazanıyorsunuz bunu boş verin, yazarken ne kaybetmiyorsunuz, saçma sapan diziler izlemiyorsunuz mesela, ya da bilgisayar oyunları oynamıyorsunuz, ya da birçok şeyi yapmıyorsunuz. Kazandırdıklarını boş verin, kaybettirmedikleri birçok şey var. Dolayısıyla alın elinize kalemi ne hissediyorsanız, bir kızı veya bir erkeği, rabbi, yolu, evi, sokağı, hayali, parayı neyse onu yazın. Her şey bir meyille başlar. Bir şeye meyil ettikten sonra ufacık bir meyil 70 yaşında sizi komple o adam dönüştürebilir” diyererek sözlerine şöyle devam etti:  “İlk kez Bilecik’e geldim, ilk kez Bozüyük’e geldim. Bu sabah vardık, diğer etkinlik ardından burası, ardından da Eren Kitapevinde imzalarımız olacak. Buraya siz ve ben bu kitap için geldik. “Elif gibi sevmek” kitabı, ismim Hikmet Anıl Öztekin. Trabzonluyum, İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirdim, mühendisim.

“Kazandırdıklarını boş verin, kaybettirmedikleri birçok şey var”

 Birçok yazar arasında baktığınız zaman edebiyat geçmişi yoktur, mühendistir ya da doktordur oralardan gelir. Dolayısıyla buradaki vermek istediğimiz mesaj sizde mey edebilirsiniz, karalayabilirsiniz. Karalamak, yazmak aslında kazandırdıklarından çok lüzumsuz vakidi azaltıyor. Mesela yazarken ne kazanıyorsunuz bunu boş verin, yazarken ne kaybetmiyorsunuz, saçma sapan diziler izlemiyorsunuz mesela, ya da bilgisayar oyunları oynamıyorsunuz, ya da birçok şeyi yapmıyorsunuz. Kazandırdıklarını boş verin, kaybettirmedikleri birçok şey var. Dolayısıyla alın elinize kalemi ne hissediyorsanız, bir kızı veya bir erkeği, rabbi, yolu, evi, sokağı, hayali, parayı neyse onu yazın. Her şey bir meyille başlar. Bir şeye meyil ettikten sonra ufacık bir meyil 70 yaşında sizi komple o adam dönüştürebilir.

Üniversitenin söyleşi daha iyi oluyor, çünkü karşı taraftan bir pas geliyor. Biz burada ona göre konuşuyoruz. Kitle ne istiyor ona göre söyleşinin gidişatı devam ediyor, birkaç da şiir okuruz. Çok da fazladan uzatmayacağım. Konuşursam çok konuşuyorum. Sorularla zaten konuyu açacağım, üstü kapalı şeyler konuşmayacağız elimden geldiğince içimi dökmeye çalışacağım. Birlikte dertleşmeye çalışacağız.

“Elif aldı beni şaire dönüştürdü”

Beni kitabı yazmaya iten Elif’ti, Elif aldı beni şaire dönüştürdü. Edebiyat geçmişi olmayan, edebiyat dersleri çok kötü olan bir adamı geldi, sanırım ilgi var kitaba, baya bir okunuyor, oralarını pek takip edemiyorum, ben gece yazıyorum, benim işim yazarlık değil de yazmayı seviyoruz, hiçbir şiirde kafiye yok, uydurma çabası zorlama alakasız bir kelime ama oraya konmuş, kafiyeyi uydurmak için şiirde konur mesela, hiçbir şey yok benim önümde. Bir mısra tek kelime oluyor ikinci mısra, yirmi beş kelime olabiliyor. Seviyorum şiir değil aslında burada yazılanlarda dua. Şu mantıkta, çocuk gibi düşünüyorum. Ben onu isteyim ki, onu yazayım ki kendime rabbimde belki hak edersek bunu da bana yazar diye düşünüyorum. Ondan ben kendime yazmaya devam ediyorum her zaman, birlikteymişiz gibi yazıyorum. Bir gün eğer hak edersek, hayırlısıysa rabbim de onu bana yazar. Yazmasa ne olur? Yine bir sözde geçiyor. “Yar demlendik bir kere hasretinle artık gelsen de eyvallah gelmesen de” Biz demimizi almaya çıktık yola. Bu hak muhabbeti yolunda demlenmeye çalışıyoruz. Elif bir suret, Ayşe’de olurdu, Fatma’da olurdu. Mecnun çöldeyken en son Leyla geliyor Mecnun’a Mecnun diyor kalk diyor, ben geldim diyor. Mecnun bakıyor, sen kimsin diyor. Mecnun Leyla’dan geçmiştir çünkü, Mecnun aradığı şeyi bulmuştur. Bazen hak yolu bize bir hastalıkla gelir, hasta olursunuz, kötü olursunuz insan size acır, yürüyemezsin, şu olmaz, bu olmaz ama o size bir gözyaşı döktürüyorsa ve o gözyaşı sizin günahlarınızı affediyorsa bir çıksın bana o hastalığın kötü olduğunu söylesin. Onların hepsi perde, perdenin arkasındaki mükafat ya da sınav önemli olan. Her soruya biz hak için cevap verirsek, şu çok keyifli bir şey. Bilmediğiniz bir şeyi öğrenme çabası çok keyifli bir şey. Üniversite olduğu için böyle hayal kurabiliyorum. Sabah lisedeydik mesela, çok kısıtlıydı ve anlayabileceğinizi düşünüyorum bunu. Boş vaktiniz olsa ne yaparsınız? İşte kurs. Kurslara gidelim, şunu yapalım, bunu yapalım. Ne kursu var Belediyelere bakarsınız değil mi?

“Hakka yaklaşmaktan bahsediyorum, onunla konuşmaktan bahsediyorum”

Gitar var, kemençe var o var, bu var. Onlara gidersiniz. Bunlar bilinen şeyler, görüyorsun. Gördüğün şeyi alırsın içmeye çalışırsın, mesela suyu görüyorsan alırsın içmeye çalışırsın. Peki ya görmediklerimiz? İnsan görmediği bir şeyi ister mi? Şuna inanan insan ister. Eğer siz şu masanın üstünde bardak olduğuna inanıyorsanız ve onu tutup tutup içmeye çalışıyorsanız belki bir gün o elinize bardak gelecek. Burada Elif’ten bahsetmiyorum. Elif’i kendime yazıp bir gün yanımda olacağından bahsetmiyorum. Bunu da kabullenirsiniz ama ben hak muhabbetinden, hakka yaklaşmaktan bahsediyorum, onunla konuşmaktan bahsediyorum. Biz konuşalım, onunla dertleşelim, bize öğretildiği gibi kurallar, bir şeyler tabi ki olacak. Her şey adım adım kurallar olmadan olmaz ama çocuk gibi düşünüyorum ben her şeyi severken de çocuk gibi sevdim, hiçbir zamanda edebi takıntılar ya da kurallar sevmem, bu yüzdende mühendisliği yapmadım. Bana göre değildi.” İfadeleri kullandı.

Merak edilen soruları cevaplayarak konuşmalarına devam eden Hikmet Anıl Öztekin’in bu merak edilen sorulara verdiği cevaplar:

Soru: Kimin Elif’i, Mevlana Hz.’ lerinin mi, hangi Elif?

Öztekin:Benim sebebim yazdırdı. O geçmişte birçok insana benzer sebepler muhakkak verilmiştir. Mevlana dediğimiz büyük bir zat 40-50 yaşlarına kadar sadece vaaz verirdi camilerde, medreselerde. Şems ile tanıştıktan sonra bizim bildiğimiz Mevlana oldu. Şems ile tanışmadan önce büyük bir alim olarak duracaktı ama şu anda bir aşk adamı olarak tanılıyor. Benim de sınavım Elif’ti. Elif diye biri geldi ve beni ciddi anlamda değiştirdi. Çünkü bu benim kendi kararımla değişemeyecekti. Kendi kararınızla bazı şeylerden vazgeçemiyorsunuz. Mesela hayır diyorsunuz, ben daha çok maaşı hak ediyorum diyorsunuz, şu dersim 85’tir. Ben bu dersten 95 almam gerekir diyorsunuz. Bu tarz böyle hırslarımız var ama ya şu an sahip olduğunuz bütün her şey elinizde olmasa ne yaparsınız? Bu hırsların hiçbiri kalmaz.

 “Sahip olduğunuz şeyler aslında bize sahip, onlar için yaşıyoruz”

 Bir söz vardır. “Ne kadar zengin olduğunu, ne kadar çok şeye sahip olduğunu değil, ne kadar az şeye ihtiyaç duyduğun gösterir.” Biz ne kadar az şeye ihtiyaç duyuyoruz? Ne kadar çok şeye ihtiyaç duyarsak biz o kadar çok şeye bağlıyız ve şunu hepimiz biliyoruz ama hiç kimse bunu kabul etmiyor. Bu konuşmada eğer bir şey hatırlayacaksanız bunu hatırlayın. Beni falan hatırlamayın. O şudur. Kimin hayatına bakarsak bakalım yaptığımız tek şey, en büyük şey demiyorum tek şey reklamlarda gördüğümüz hayatlara sahip olmak için reklamlarda gördüğümüz şeyleri satın almak için sevmediğimiz şeyleri yapıyoruz, istemediğimiz işlerde çalışıyoruz. Daha paralı işte çalışma ihtiyacımız var. Neden? Çünkü o ayakkabıyı almalıyız, o evde oturmalıyız.

Hayatta bilmeniz gereken birçok şey var ve o birçok şeyi bildikten sonra her şey değişiyor. Benim de o şeyleri öğrendikten sonra sevmenin tanımı değişti bende. Ben başka sevmeye başladım, öğretildiği gibi sevmeye başlamadım. Mesela şunu unuttum ben. Yenisini bul eskisini unutursun lafını öğretmeye çalışıyorlardı bize gençlikte hepimize öğretmeye çalışıyorlar. Tüm sosyal medya onlarla yıkılıyor şu anda. Tek dertleri eski sevdiğine laf sokmak. Sevdayı bilmeyen, daha ilk basamağı bilmeyen adam hak sevdasını nasıl bilir ki? O yatıp kalkar, hak sevdasını nasıl bilir? Tüyleri diken diken olur hayatı boyunca ibadet yaparken, olmuyorsa ne anlamı var. Hiçbir şeyin özünü bilmiyoruz.

Soru: Mühendislik fakültesini bitiren bir birey olarak bu meslek yerine yazarlığı seçtiniz. Bir kitap yazmak bir bireye değil de bütün halka hitap etmek şeklinde oluyor. Siz bu kitabı yazarken oturduğunuz da masaya nasıl oluyor da bu ilhamı alıyorsunuz ya da nasıl o cümleleri toplayabiliyorsunuz, bu kitabı bütün halka nasıl seslendirebiliyorsunuz?

Öztekin:Ben bir yazar değilim, şair de değilim. Kitabın çıkış noktası şöyleydi. On yıl önce hüzne bulandığımız zaman hepimizin beklide yaşadığı şeylerden biriydi, işte gitti. Ne yaparız, depresyona gireriz, nasıl unuturuz diye düşünürüz. Ben başka bir tercih yaptım. Çünkü ben bir oda düşünün, oradan çıkmanız lazım. Çok rahatsızsınız, sizi sıkıntıya sokuyor o oda. Bu depresyona girmektir. O odanın kapısını içinden kitleyip, anahtarı kaybedip o oda da ömür boyu yaşabilir miydiniz? Bu intihar ama ömür boyu o acıyı çekmeye niyet etmek bu çok başka bir şey. O ne biliyor musunuz? O odanın sizin özünüzü, hakikatinizi kurtaracağını biliyorsanız, biliyorsanız bile yapamazsınız, bu bir delilik. Depresyona girdiniz, sizi maf eden bir odanın içinde kapıyı kilitleyip arkadan duvardan duvara sevdiğinizin ismini yazmak, bu delilik. Benim yaptığım şey buydu sadece.

“Herkes odadan çıktı, ben çıkmadım, birçok şeyi körelttim”

Herkesin başına gelen bir şey. Herkes odadan çıktı, ben çıkmadım, birçok şeyi körelttim. O kadar çok şeyi körelttim ki hayatımda. Bize faydası olmayan birçok şeyden bir anda ben vazgeçtim. Çünkü öyle bir hale bürünüyorsun ki hiçbir şey umurunda olmuyor. En sevdiğin şey, inandığın gitmiş, devamım dediğin kişi gitmiş. O senin devamınmış, o sana hakkın muhabbetini yapabildiğin tek insan var hayatında, seni mutlu edebilecek, doya doya mutlu olabileceğin tek bir kişi var ve gitmiş, onu elinden almışlar, gitmemiş de elinden alınmış. Bu nasıl büyük bir acı. Gerçekten vazgeçtikten sonra bazı şeyler o zaman başlıyor. O zaman domatesin tadını gerçekten domatesin tadı gibi alıyorsun. Ondan öncesi koşuşturmaca. Bunun doğru bir şey olduğunu biliyorsunuz.

Soru: İçimize attık, o da doldu demişsiniz bir yerde. Dediniz ya geçmişe dair şeyler Elif’i sevmeyi oluşturdu, beraberinde getirdi. Sadece bununla kısıtlı kalmayacaktır diye düşünüyorum. Bundan sonra da içinize attıklarınızı dışınıza vuracak mısınız?

Öztekin:Vurmamak mümkün olmuyor bazen. Semazenler artık hiç bir şey kendilerini kesmediği zaman sema ediyorlar. Çünkü içlerindeki o ateş, o aşk başka türlü geçmiyor. Dönüyorlar ve kendilerine geliyorlar. Sizinle muhabbetimiz sanırım paylaşılınca ya da yazılınca diyim, paylaşmak niyetiyle ben hiçbir şiirimi yazmadım. On yıldır ben yazıyorum. Geçen yıl birkaç arkadaşımın neden kitap çıkartmıyorsun? demesiyle bunları kitaba döktüm, bu gördüğünüz kitaptaki bütün şiirler 5 yıl, 10 yıl, 8 yıl önce yazdığım şiirler. Kitap çıkartacağım hadi şiir yazayım mantığıyla şimdiye kadar hiçbir şiirimi yazmadım. İçimize attıklarımızı paylaşacağız, paylaşmaya devam edeceğiz. Çünkü şunu gördüm ki insanlar bu duygulardan utanabiliyor bazen, bir erkek ağlamaktan utanabiliyor, şiir yazmaktan utanabiliyor, sevdiğiniz şiiri yazmaktan utanabiliyor.

“Biz güzel bir örnek olduğumuzu düşündükçe ayrılıklarında sevmeye dahil olduğunu insanlara anlatmaya devam edeceğiz”

 Biz kendimizi öne attığımız zaman bir kitle de çıkıp diyebiliyor ki “Evet bak bunu yapan var biz de yapalım.” Bu güzel bir örnek oluyor. Dünyada öyle örnekler varken güzel bir örnek olmaktan asla korkmayın. Dolayısıyla biz güzel bir örnek olduğumuzu düşündükçe ayrılıklarında sevmeye dahil olduğunu insanlara anlatmaya devam edeceğiz. Bu bir sorumluluk belki, bir de imtihan aynı zamanda. Bu kadar insana tek kelime yanlış bir şey söylersen vebali büyük. Güzel bir şey söylersin hep birlikte “Elif gibi Sevmek” ailesi olarak güzel şeyler hissetmeyi, güzel şeyler, kitaplar okumaya devam edeceğiz inşallah.

Bir yıl oldu kitap çıkalı. Bugün 2. Kitabın baskısı olmuştu, matbaada basımına başlandı. 25 Ekim Ekim’de “Elif Gibi Sevmek 2” bir de alt başlığı var onu da ilk kez burada söylüyorum. “Elif Gibi Sevmek 2” Aşk-ı Tevekkül 25 Ekimde çıkmış olacak. 25-26-27 Ekim tarihlerinde buralarda, her yerde göreceksiniz muhtemelen. Onda bir kitap değil, bir şiir okumayacaksınız, muhabbete devam o kadar. Bizim ihtiyacımız olan şey muhabbet. Dertleşmek istiyoruz insanlarla. İçimize atıyoruz. Bu kitapta çok büyük bir kitle konuşuyor, dertleşiyor, fotoğraflar çekiyor, sosyal medyada paylaşıyor, kendilerinden bir şeyler katıyorlar, şiirlere devam ediyorlar, bize güzel mesajlar atılıyor. Güzel bir aile olduğumuzu düşünüyorum”

Diğer yandan konferans sonrası okurlarının kitaplarını imzalayan Öztekin Bilecik’teki ilgiden memnun kaldığını belirtti.

CANER ALKAN



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

9 Yorum

  1. 26 Kasım 2014, 00:00

    elif hakkında – kitapta konu aldığı elif gerçekmi yoksa hayeli bir kişi mi?

    Cevapla
  2. 28 Kasım 2014, 00:00

    Gerçek sevgili – Bana divane diyorlar bir erkeği sevdiğim için, her satırima onu eklediğim için, Hakka vuslatima sebep ettiğim için. Bu kitabı okuyunca yapılan ithamlar, söylemler bir cezirede kalmış yemiş gibi gereksiz göründü gözlerime. Gerçek Mahbuba ulaşma temennisiyle VESSELAM…

    Cevapla
  3. elif kim – bizde merak uyandıran elif gerçek mi yoksa bir hayalden ibaret mi bir insan bu kadar sevemez

    Cevapla
  4. 31 Mart 2015, 00:00

    Sayın Hikmet Bey – Ben Sizin ELİF GİBİ SEVMEK Kitabınızı Okudum Çok Beğendim İnşallah Bir Kitap Daha Yazarsınız Ve Okuruz

    Cevapla
  5. Aşkı tevekkül – aşk vazgeçmektir

    Cevapla
  6. 29 Temmuz 2015, 00:00

    Evet – Arkadaşlar Elif gerçek kişidir. Eğer hâlâ hayal diyorsanız siz öyle bilin.

    Cevapla
  7. 1 Ocak 2016, 00:00

    #elifgibisevmek – Elif sevdiğin kişi mi? Bi de şiirde çok yerde geçiyor “yeşil göz”?..

    Cevapla
  8. 16 Ocak 2016, 00:00

    Elif kim – Gerçekten yaşanmış bir duygu o kadar içten yazmış ki sözleri insanı etkiliyor elif gbi sevmek # ötesi

    Cevapla
  9. 10 Şubat 2016, 00:00

    elif hibi sevmek – elif hayalimi yoksa gercekmi bende merdk ediyorum

    Cevapla