İSTİKLAL MARŞI’NIN 94. YIL DÖNÜMÜ ÜNİVERSİTEDE KUTLANDI

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Konferans salonunda gerçekleşen program saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi Ahmet Gündüz, Mehmet Akif Ersoy’un “Uyan” şiirini seslendirmesinin ardından Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan Mehmet Akif Ersoy’un hayatı konulu bir video gösterisi yapıldı. Video sunumunun ardından Edebiyat bölümünde görevli Sebanur Yılmaz “Milli Mücadele ruhunun edebiyatımızdaki yansıması; İstiklal Marşı” konulu bir sunum gerçekleştirildi.

“Milletimizin ortak belgelerinden biri de milli marşımızdır”

İstiklal Marşı’nın Türk halkının ortak değerlerinin bir teminatı olduğunu belirten Yılmaz,  “ Ortak değerlerimizin çokluğu millet bütünlüğümüzün teminatıdır. Milletimizin ortak belgelerinden biri de milli marşımız, Mehmet Akif Ersoy’un abide eseri İstiklal Marşı’mızdır. Nice zaferler, acılar, fedakarlıklar, hayaller, idealler ve millet olma şuuru bu şiirin bünyesinde toplanmıştır. İstiklal Marşı’nın rengi milletin rengidir. Bu marş milletimizin geçmiş, hal ve gelecek zaman dilimlerinin özeti ve ışığıdır. Milletle marş arasında birbirini tamamlayan ve yaşatan damarlar vardır.”dedi.

“Ersoy, milletiyle bütünleşmiş bir şairdir”

Yılmaz şöyle konuştu:

“Milletimizi yüzlerce, binlerce yıldır bir arada tutan ortak değerlerimiz vardır. Bir milletin üzerinde ittifak edebileceği dayanışma belgelerinin ortaya çıkışı için bir de özel vasıfları olan sanatçılara ihtiyaç vardır. Sanatçı milletiyle bütünleşmiş olmalıdır. Milletin rengini iyi gözlemeli, yaşananları sanatçı duyarlılığı ile besleyip bir terkipte toplayabilmelidir. Milletin rengi sanat eserlerinde hissedildiği oranda eserin milli oluşu gerçekleşir. Sanat eserlerinde millete sunulan hedefler, milletin değerleriyle aynı paralelde gidiyorsa karşılıklı uyum sağlanmış demektir. Mehmet Akif Ersoy da milletini tanıyan,  onun değerleriyle bütünleşmiş bir sanatçıdır. Mehmet Akif’in şiir anlayılı, şiir gücü kadar ancak bir sosyologda bulunabilecek bütünü ve ayrıntıları yakalayabilen gözlem gücü İstiklal Marşı’nı bu denli etkili bir milli mütabakat metni haline getiren en önemli etkendir.

“Milli şair, milletin duygularını sanat eserine dönüştürmenin gayreti içindedir”

İstiklal Marşı, “En büyük değer ve manasını, hiç şüphesiz içinde vücuda geldiği devrin şartlarından” ve milletin inancından alır. Mehmet Akif, Milli Mücadelenin ruhani ve manevi yönünü temsil eden abide şahsiyetlerden biri olarak tarihe adını yazmıştır.

Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nda milletimizin temel harcını oluşturan unsurlardan yola çıkar. O, hayatı sanata, sanatı hayata katmayı başarır. Milli şair, milletin duygularını sanat eserine dönüştürmenin gayreti içindedir. Buradaki başarısı bütün benliğiyle şirde var olmasına bağlıdır. Dışarıdakilere seslenirken şiirin merkezindedir. Milletin iftihar edilecek vasıfları kendi kimliğinde toplanmakta, bütün vatan coğrafyasında hissedilenleri şiir haline getirmektedir. Realist bir sanatçı oluşu durumu en güzel şekilde sunmasına yeterlidir. Başka bir ifadeyle Akif, milletinin içinde bulunduğu zor günleri bizzat yaşamış ve bunları eserlerinde dile getirmişitir.

Örneğin; 1-6 Ağustos 1922 tarihleri arasında başkanlığını Ali Fuat Cebesoy’un yaptığı milletvekillerinden oluşan bir heyetle Akif, cepheleri dolaşarak askere cesaret ve moral veren konuşmalar yapmıştır. Büyük Taaruz’un zaferle sonuçlanarak düşmanın İzmir’e doğru kovalandığı sırada, o anları yaşamak için oğlu Emin ile birlikte düşmanın çekildiği yerleri, cesetle dolu savaş alanlarını gezmiş, yangın söndürenlere su taşıyarak Bilecik’e kadar gelmiştir.

“Allah, bir  daha bu millete İstiklal Marşı’nı yazdırmasın”

Büyük şair, büyük vatanperver Mehmet Akif Ersoy, son günlerinde hasta yatağında yatarken kendisine “İstiklal Marşı” için “Acaba yeniden yazılsa iyi olmaz mı” diye bir soru sorulunca, sadece bu marşın yazılış macerasını değil, aynı zamanda İsitiklal Mücadelesinin seyrini de çok anlamlı bir şekilde özetleyebn şu cevabı verir; “Allah, bir  daha bu millete İstiklal Marşı’nı yazdırmasın” Bu anektod son derece değerli ve önemlidir. Marşın tekrar yazdırılması, bu milletin kıyamet saatlerini tekrar yaşaması demektir. Çünkü İstiklal Marşı, istiklalin marşıdır. İsitiklal Savaşını kazandıran bu ruhun ortak ifadesi ve ortak mirasıdır. Tekrar yazılması, yazgının başa sarılması demektir. Bunu bir millete kim teklif edebilir?

Milli marş güftelerinin en önemli özelliği, içinden çıktığı milletin yaşadığı olağanüstü hali, bilhassa büyük felaketli zamanları, bunların arkasındaki büyük ümitleri ve zaferleri aksettirmesidir. Bu milli marş güftesi yazılmasının Mehmet Akif’e teklifi ile İstiklal Marşı’nın Büyük Millet Meclisi’nce kabul tarihleri, 1920 Aralık ayı ile 1921 Mart’ı arasına rastlamaktadır. Bu tarihler İstiklal Mücadelelerinin en kritik aylarıdır. Milli Marşımızın “Korkma!” diye başlaması doğal değildir.

“İSTİKLAL MARŞI BİR MİLLETİN ÖLÜM KALIM DESTANIDIR”

“İstiklal Marşı, bir milletin ölüm kalım destanıdır”

 

Ümitsizliğin inanç ve yokluğundan geldiğini haber veren bir dinin mensubu olan Türk milleti, bu değildir.Manzume ile var olma azmini, imanını, iradesini yerinde bulmuştur. Onun için İstiklal Marşı, bir milletin ölüm kalım destanıdır. Milli Mücadele’nin ne gibi zor hatta başarılması imkansız gibi görünen şartlar altında yapıldığı malumdur. Her türlü teknik donanımı haiz düşmanın, en güçlü ve yeni silahlarla saldırarak yağma etmek istediği bir vatanda Türk milletinin güvendiği en önemli silah imanıdır. Bu imanı hem dini manada vatan için şehadet inancına, hem milli manada kendine güven olarak düşünebiliriz.Milli mücadelenin kazanılmasında Türk milletinin istiklaline düşkün bir millet olması yanında sadakatle bağlı olduğu dini inançların rolü unutulmamalıdır. Ordumuza ve milletimize cesaret ve inanç aşılamak isteyen Mehmet Akif, şiirine “Korkma…”sözcüğüyle başlamıştır. 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir