KÂBE’DEN BAKINCA TEFEKKÜR

 

Beytullah’da her taat ve ibadetimizin büyük sevap olduğunu bilmek gerekir. Nitekim Cenab- Hak: “Kâbe’yi insanlar için sevap kazanma ve güvenilir bir yer kıldık” buyuruyor. Peygamberimiz de: “Şu Beyt'e (Kâbe’ye) her gün 120 rahmet iner. 60'ı tavaf edenlere, 40'ı namaz kılanlara, 20'si Beytullah’a bakanlara verilir” müjdesini veriyor.
Hem Kâbe’yi izliyor, hem de çevresinde Hz. Âdem’den bu yana meydana gelen hadiseleri düşünüyoruz. Tarih sayfalarını çevirip İslamiyet’in ilk günlerine gidiyoruz. 
Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz ve şükrettiğimiz İslam’ın, ilk intişarı zamanında Müslümanların çektikleri çilelere bakalım ve Adeta görür gibi olalım. 
Hatırlayalım. Hani Rasülüllah Kâbe’de secdede iken, Ebcehil’in teşvikiyle deve işkembesini üzerine bırakan müşrikler gülüşmüşlerdi. Allah Rasülü ard arda üç defa: “Allah’ım!  Kureyş’i sana havale ediyorum” duasında bulunmuştu. Başka bir defasında da: “Ey Al¬lâh’ım! Ebû Cehl’i, Ut¬be’yi, Şey¬be’yi, Ve¬lîd’i, Ümey¬ye bin Ha¬lef’i, Uk¬be bin Ebî Mu¬ayt’ı Sa¬na ha¬vâ¬le edi¬yo¬rum.»  demişti. İşte bu İslam düşmanlarının hepsi, Bedir’de telef olmuşlar ve leşleri kuyuları doldurmuştu.
Ümeyye İbn Halef, kölesi Bilal’i kızgın kumlara yatırmış Allah’ı inkâr et yoksa seni öldüreceğim deyip dövüyordu. O kara Bilal’in, dertli Bilal’in ağzı köpürmüş, gözleri fırlamış, mubarek dudakları çatlamış, ama o mubarek dudaklardan tek kelime duyuluyordu: Ehad Ehad Ehad (Allah bir Allah bir Allah bir). 
Yâser ailesine yapılan zulmü gören Rasülüllah: “Sabredin, Ey Yâser âilesi, size cennet vadedilmiştir" diye onları müjdeliyordu. Bir gün bu aileden Hz.Ammar gelmiş Rasülüllah’a, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Onun gözyaşlarını mubarek elleriyle silen Allah Rasülü: “Sana ne oldu ey Ammar!” diye sormuştu. Hz. Ammar da demişti ki: “Yâ Ra¬sû¬lal¬lâh! Be¬ni Sa¬na ha¬kâ¬ret et¬tir¬me¬dik¬çe, put¬la¬rın da Sen’in dî¬nin¬den da¬ha iyi ol¬du¬ğu¬nu söy¬let¬me¬dik¬çe (müşrikler)bı¬rak¬ma¬dı¬lar!”
Rasülüllah’ın: “Sen bunları söylerken kalbin nasıldı?” sorusuna, “Kalbimin imanı demirden sağlamdı ya Rasülallah” diye cevap vermişti. Allah Rasülü de: “Ey Ammar! Onlar bir daha seni zorlarsa aynısını söyleyiver” demişti ki, bunun üzerine Nahl süresinin 106. ayeti nazil olmuştu: “Kal¬bi îmân ile mut¬ma¬in ol-du¬ğu hâl¬de (din¬den dön¬me¬ye) zor¬la¬nan¬lar dı¬şın¬da, her kim îmâ¬nın¬dan son¬ra küf¬re kal¬bi¬ni açar¬sa, mut¬la¬kâ on¬la¬rın üze¬ri¬ne Al¬lâh’tan bir ga¬zap ge¬lir ve ken¬di¬le¬ri¬ne çok bü¬yük bir azap var¬dır.”  
Hz. Ammar b. Yasir ise tüm işkencelere karşı dayanmış ve müşrikler tarafından hunharca şehit edilmişti. 
Annesi Hz. Sümmeyye’ye de aynı işkenceleri reva gören müşrikler, sonunda onun bir ayağını bir deveye, diğer ayağını da diğer deveye bağlayıp develeri ters istikamete sürerek paramparça etmişler, böylece ana- oğul islam’în ilk şehitleri olmuşlardı.
Hz. Habbab’ı hatırlayalım. Kor ve kızgın ateşler üzerine yatırılıyor ve ateş vücudundan eriyen yağlarla sönünceye kadar göğsüne basılıyordu. Sahibesi Ümmü Enmar da, kızgın demirle başını dağlıyordu. Habbap dayanamayıp Rasülüllah’a şikâyet etmişti. Allah Rasülü: “Allah’ım! Habbab’a yardım et” diye dua edince, Ümmü Enmar’ın başında dayanılmaz bir dert ve sızı belirivermişti. Durmaz gece gündüz köpekler gibi ulurdu. Başını dağlatmasını tavsiye ettiler. Artık ilâhi adalet tecelli etmiş ve durum tersine dönmüştü.  Habbap elindeki kızgın demirle sahibesinin isteği üzerine, onun başını dağlamaya başlamıştı. 
Suhaybi Rûmî gibi daha yüzlerce Müslüman işkenceye maruz kalmıştı.  
Hz. Zinnure Hatun da işkenceye uğrayan köle bir İslam kadınıydı. Müşrikler gözleri kör oluncaya kadar ona eza ve cefa çektirmişlerdi. Ebcehil:“Senin gözlerini Lat ve Uzza âma etti” deyince, Hz. Zinnure: “Hayır onların hiçbir gücü yoktur. Rabbim dilerse benim gözlerimi iade eder” demişti. Müşrikler sabah kalktıklarında, Rabbisi Hz. Zinnure’ye gözlerini aynen bağışlamış olduğunu göreceklerdi, fakat yine de iman etmeyeceklerdi.
Bir defasında Peygamberimiz: “İçinizden kim gidip Kâbe’de müşriklere Kur’an okur?” deyince, Abdüllah İbn Mesut : “Ben Ya Rasülallah” demiş ve ortaya atılmıştı. Gitti ve okudu. Bunu gören müşrikler üzerine çullanıp onu bayıltıncaya kadar dövmüşlerdi.
Daha nice fakir, köle ve kimsesiz Müslümanların ellerini ve ayaklarını bağlayan müşrikler, onları öğle sıcağında çöl ortasında kumlara yatırır, üzerlerine değirmen taşı büyüklüğünde taşlar koyarak bayıltıncaya kadar işkence ederlerdi
Bu fakir Müslümanların yanında Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Zübeyir İbn Avvam ve Musab Bin Umeyr gibi nice zengin Müslümanlar dahi, müşriklerin maddi-manevi işkencesi altındaydı.
  Bütün bunları bir bir gözümüz önünden bir şerit gibi geçirmeli ve ilk Müslümanların çektikleri bu acıları yüreğimizde hissetmeliyiz. Çünkü müşrikler ilk dönemlerde işkence için: “ …Masum kimseleri, zayıf ve güçsüzleri tercih ediyorlardı. Müslümanlara işkence konusunda aralarında anlaşmışlardı. Bilhassa Ebucehil, nerede birisinin “Lailaheillellah” dediğini duyarsa ona işkence etmekten zevk duyuyoırdu.”  
Cenab-ı Hak dileseydi bu dini, Müslümanlar işkence görmeden de ikame etmeğe elbette kâdirdi. Ama o zaman mü’minle münafığın farkı nasıl anlaşılacaktı?  İslam uğunda gözünü kırpmadan başını ortaya koyanların samimiyeti nasıl görülecekti? “Eğer insanlar, Allah sevgisini ve İslam davasını sadece dilleri ile ifade etmeye bağlasa, o zaman yalancı ile doğru sözlü eşit olurdu. Fakat imtihan ve musibetlerle denenme, ikisi birden, doğru sözlüyü yabancıdan ayıran yegâne ölçüdür.  Yüce Allah şöye buyurmuştur: “İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki biz, on lardan öncekilerini de imtihandan geçirmişizdir” (Ankebüt,1,2,3) Allah Rasülü ve ondan önceki tüm resüller eziyet gördü.”  
Bunların hepsinde bir hikmet ve ibret vardır. Biz bunları hatırlamalı, tefekkür etmeli ve hadiseleri zekâ imbeğimizden geçirerek o kutsal mekânlarda yaşamalıyız ki, irkilebilelim. İmanımızı ve amelimizi tazeleyip ziyadeleştirebilelim. Hac ve umre yaparken Kâbe çevresi ibretle izlendiğinde, bu hadiseleri hatırlamak, manen ve ruhen asr-ı saadet’i yaşamak gerekiyor.
Yarin Mekke’nin ziyaret yerlerini ziyaret edeceğiz inşallah….
 


E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir