ULUSLARARASI SEMPOZYUM BAŞLADI

11 Eylül 2014 günü başlayan program Söğüt Hamidiye İdadisi’nde Küre Mehteran takımının gösterileriyle başladı.

 Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Dr. Abdulhalik Bakır’ın açılış konuşmasını yaptığı sempozyumda Prof. Dr. Abdulhalik Bakır, “Kuruluşundan günümüze dek Bilecik Şeyh Edabali Üniversitemiz tarafından düzenlenen ve adeta bir bilimsel gelenek ve bilgi şöleni haline gelen sempozyumlar zincirinin bir halkasını daha bugün siz memleketimizin ve Türk dünyasının değerli idarecileri, güzide bilim adamları, fedakar halkı ve sevgili öğrencileri ile birlikte idrak ediyoruz” dedi ve devamında şunları aktardı:

“Bir Türk bir söz verdi mi Allah’ın izniyle o sözü mutlaka yerine getirir”

 “Kuruluşun, kurtuluşun ve şahlanışın şehri Bilecik’te ve özelliklede bu şehrimize bağlı hepimiz tarafından büyük Osmanlı devletinin doğum sancılarının çekildiği, beşiklerin belendiği, sünnet düğünlerinin ve toyların yapıldığı, bazen de daha ömrünün baharında koç yiğitlerinin, vatanın, devletin ve milletin vakası uğruna şehit olarak ahrete uğurlandığı kutsal bir mekan addettiğimiz tarih kokan Söğüt’ümüzde düzenliyoruz” diyerek devamında  2013 yılının Aralık ayında Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta ve Türk tarihinin mihenk taşlarından biri olan tarihi Merv şehrinde yapılan muhteşem bir sempozyumda heyetimize Başkanlık eden değerli Rektörümüz Prof. Dr. Azmi Özcan bey benzeri bir bilimsel toplantının da Bilecik Şeyh Edebali Üniversitemizde yapılacağına dair bir söz vermiştir. İşte bugün bir Türk bir söz verdi mi Allah’ın izniyle o sözü mutlaka yerine getirir ve cizizesinin fiiliyata dönüştüğü gün belleğimize kaydedilmelidir.

“Merv ve Söğüt manzarasından Türk’ün tarihine ve medeniyetine, kültürüne ışık tutmaya çalışacağız”

Müslüman Türk’ün muhteşem tarihinde mübarek 2 mekan olarak Merv ile Söğüt sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak uğruna başlatılan bir cihat ruhuyla bir okun atış noktasıyla o okun hedefe varış noktasını temsil etmektedirler. Müslüman Türkün bileğinin gücü imanının sebatı, iradesinin kararlılığı ve aklının kıvraklığıyla atılan ve sırasıyla Bursa, İstanbul, Edirne ve hedeflere varan okta aynı gayenin yolcusuydu. İşte bu uygar duraklarda zahmetli ve bir o kadarda tehlikeli yollardan ve her an her şeyin vuku bulabileceği uçsuz, bucaksız coğrafyalarda dünyaya nam salan koskoca 2 devlet (2’ ki bunlar Büyük Selçuklu, Büyük Osmanlı Devletleriyle kendini gösterir ve büyüklü, küçüklü ondan fazla siyasi teşekkül (Atabekler, Artuklular ve Anadolu Beylikleri) doğmuş ve yeryüzüne ışık saçmıştır. Bu saydığımız devletler arasında Büyük Osmanlı Devleti yaklaşık 600 yıl boyunca üç kıtada egemen olmuş ve Müslüman Türkün adını örf ananesini, inancını ve kültürünü şan ve şerefle dünyaya tanıtmıştır. İşte biz bilim adamları ve tarihçiler olarak yaklaşık  2 gün sürecek olan bu bilimsel toplantımızda enine, uzununa bütün yönleriyle Müslüman Türklerin hayatında bambaşka bir mana taşıyan 2 mübarek belde şeklinde tanımladığımız Merv ve Söğüt manzarasından Türk’ün tarihine ve medeniyetine, kültürüne ışık tutmaya çalışacağız. Şartların ağırlığına, zamanın kısalığına ve toplantının mevsim itibariyle yoğunluğuna rağmen bu mütevazi sempozyuma memleketimizden ve bizimle canı bir, kanı bir ve imanı bir olan Türk dünyasından 40’a yakın bilim adamımız bildirileriyle başvurmuşlardır. Ancak bilimsel bazı inceleme ve değerlendirmelerden sonra 30’a yakın çalışma ve düzenleme kurulumuz tarafından kabul edilmiş ve bir bilim ziyafeti olarak takdim edilmiştir.

 

“Ne mutlu hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapanlara”

Sözlerime son verirken sempozyumumuzun başarılı geçmesini temenni eder şahsım sempozyum düzenleme kurulumuz ve sekretaryamız adına toplantımıza maddi, manevi katkıda bulunan muhterem valimiz Ahmet Hamdi Nayir beye, sevgili Rektörümüz Prof. Dr. Azmi Özcan beye, değerli Söğüt Belediye Başkanımız Halil Aydoğdu’ya, genç ve dinamik sevgili Söğüt Kaymakamımız Mithat Gözen’e  ve Türkiye’nin her köşesinden ve kardeş Türk ve İslam ülkelerinden Söğüt’ümüze teşrif eden bütün bilim adamlarımıza candan teşekkür ederiz. Ne mutlu hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapanlara.” diyerek sözlerine son verdi.

Ardından kürsüye Lübnan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve  Trablusşam Belediye Meclis Üyesi Halit Tatmoriye  gelerek konuşmasını gerçekleştirdi. Tatmoriye, “Ne kadar Arap olsak bile canımız herkesin canı gibi, Kırmızı Beyaz atar” ifadesini kullandı ve şöyle devam etti:

“Ne kadar Arap olsak bile canımız herkesin canı gibi, Kırmızı Beyaz atar”

“Bu mübarek topraklarda bulunmaktan şahsım ve değerli yabancı katılımcıların adına büyük memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum. Şahsen Lübnan’dan Şam bölgesinden geliyorum, Trablusşam kentinden. Biz o bölgede Arapların örf bölgesi olarak sayıyoruz ama yinede Türkiye ile kardeş bölgedir orası. Çünkü sadece Osmanlı döneminden değil 8 yıldır iç içe yaşamaktayız. Selçuklu döneminden geçerek Osmanlı dönemine kadar hep iç içe yaşadık. Ne kadar Arap olsak bile canımız herkesin canı gibi, kırmızı beyaz atar.

“Sayın Büyük Atatürk’ümüzün askerlik günleri Beyrut’tan selam getirdim”

Sizlere meclis üyesi olduğum Trablusşam kentinden selam getirdim, Sultan Abdulhamid’in kurduğu Başkent Beyrut’umuzdan selam getirdim, Sayın Büyük Atatürk’ümüzün askerlik günleri Beyrut’tan selam getirdim, Memlukların kurduğu Trablusşam ve Sayda kentlerinden selam getirdim, civarınızdan yeni zafere kavuşan Gazze’den selam getirdim ve direnen Suriye kentlerinden Halep, Humus ve Şam’dan selamlar getirdim sizlere. O bölge gerçekten bizden büyük bir ilgi beklemektedir. Bildiğiniz gibi oradaki tarihimiz, tarihi eserlerimiz şu an tehlike altındadır. Irak’ta olsa, Lübnan’da olsa, Filistin’de, Suriye’de olsa bile burada Hz. Abdülhamit huzurunda bulunurken, böyle sempozyumlar yoluyla ancak bu tarihimizi pekiştirmek mümkün olacaktır. Ben bu mübarek topraklarda ilk defa hayatımda bulunmaktan çok büyük memnuniyet duyuyorum. Bunun dolayısıyla sayın Valimize, sayın Kaymakamımıza, sayın Rektör beyimimize, sayın Belediye Başkanımıza, sayın Komutanımıza teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

“Türk vatandaşlığına istisna olarak kabul edilmem 2 hafta sonrasına gelmesi benim için ayrı bir şereftir”

Bir şeyi daha sizinle paylaşmak istiyorum. Bu mübarek topraklarda Ertuğrulgazi’nin, Şeyh Edebali’nin  topraklarında bulunmaktan bu şerefi de Türk vatandaşlığına istisna olarak kabul edilmem 2 hafta sonrasına gelmesi benim için ayrı bir şereftir” dedi.

Halit Tatmoriye’den sonra kürsüye gelen Söğüt Belediye Başkanı Halil Aydoğdu  Söğüt’ü ihya etmek gerektiğini, Söğüt’ün ilim, irfan yuvası olacağına inandığını kaydetti ve sözlerine şöyle devam etti:

 

“Söğüt’ün bir ilim bir irfan şehri haline getirileceğine inanıyorum”

“Öncelikle çok güzel bir yaz gününde yine çok güzel bir törenin başlangıcında Söğüt’ümüze, devleti aliyyenin kurulduğu, uluçınarın kök salıp filizlendiği, kuruluş ve kurtuluşun beşiği Söğüt’ümüze hoş geldiniz. Söğüt ben inanıyorum ki herhalde bugün yeni yeni tarih yazmaya başlayan o ihtişamlı büyük devletlerin elinde olan bir kent olsaydı inanın burayı ihya ederlerdi diye düşünüyorum. Söğüt’te sizin mekanınızda bizler diyoruz ki Söğüt’ü ihya edelim, Söğüt’ü imar faaliyetleriyle tarihi ortaya çıkartmak suretiyle, kültürümüzü yaşatmak adına Söğüt’ü ihya etmek gerektiğini düşünüyoruz. Bundan sonra yılmadan, bıkmadan ben her toplantıda bunları söyleyeceğim. Nasıl ki 1299 ‘da buradan saçılan ışık 3 kıtaya hoşgörü, sevgi göndermiş, saçmış ise neden 2014’de başlayan bir ışık bütün dünyada buradan ilim, irfan saçmasın? Söğüt’ü bir kültür, bir ilimi bir irfan kenti olması noktasında herkesin elinden geleni yapacağına inanıyorum. Biz yılmadan, usanmadan her konuşmamızda her bir araya geldiğimizde bunu hatırlatmanın borcumuz olduğunu düşünüyoruz. Az önce hocam çok güzel bir laf etti. “Bir Türk söz verirse onu unutmaz ve mutlak bir gün yerine getirir” sözünden hareketle bende büyüklerimizin burayı unutmayacağını ve buranın bir ilim bir irfan şehri haline getirileceğine inanıyorum. Sözümü fazla uzatmadan bu sempozyumun hazırlanmasında başta Sayın Valimiz, sayın Rektörümüz, Kaymakamımız olmak üzere bütün katılımcılar hoş geldiniz diyorum, bu sempozyumun hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

 

Aydoğdu’dan sonra kürsüye gelen  Ertuğrul Gazi’yi Anma Vakıf Başkanı ve Söğüt Kaymakamı Mithat Gözen dünyada 733 yıldır kutlanan başka bir toy geleneği yoktur diyerek herkes Söğüt’te ev sahibidir ifadelerini kullandı. Gözen, “Bu yıl 733. sünü yakın zamanda kutlayacağımız ve bu programında onun bir parçası olduğu Ertuğrulgazi’yi anma ve Söğüt şenlikleri dolayısıyla Söğüt’ümüz hakikaten önemli toplantılara, programlara ve çalışmalar ev sahipliği yapmakta. Bundan mutluluğumuzu, Söğüt’ün gururunu ifade etmek isterim” dedi ve şunları söyledi:  

“600 yıl kader birliği yapmış insanlar birbirine yabancı olamaz”

“Ertuğrulgazi’yi anma ve Söğüt şenlikleri belki dünyanın en eski toy geleneklerinden, en eski kutlama geleneklerinden, belki dünyada 733 yıldır kutlanan bir toy geleneği, bir kutlama geleneği daha yoktur. Bu bakımdan bu programın bu yönüyle de önemini dikkatinize sunmak isterim. Ben sempozyumu düzenlemede büyük katkıları olan sayın Rektörümüze, sayın Rektör yardımcımıza tüm akademik kadroya çok teşekkür ediyorum. Söğüt’e her defasında ne yapabiliriz, nasıl katkılar sunabiliriz diye sürekli gayret içindeler. Ben onlara müteşekkir olduğumuzu ifade etmek istiyorum.  Ben inanıyorum ki bugün mehter konseriyle bizi tarihe götüren bir yolculukla başlayan sempozyum bilgi birikimimize çok önemli katkılar sağlayacak, iki gün boyunca burada çok önemli bildiriler sunulacak, çok değerli tartışmalar yapılacak, buraya çok önemli katkıları olacak. Birde bir hususun altını çizmek isterim. Çok farklı coğrafyalardan uzak, yakın mesafelerden katılımcılarımız var ama şunun altını çizmek isterim 600 yıl kader birliği yapmış insanlar birbirine yabancı olamaz. Bunun altına çizmek isterim herkes Söğüt’te ev sahibidir. Hakikaten bazı hoş geldiğiniz dediğimiz katılımcılar da biz ev sahibiyiz demişlerdi bize, bizi çok mutlu etti bu. Herkes Söğüt’te ev sahibidir, herkes Söğüt’te bu mirasın paydaşıdır, bunun altını çizmek isterim. Organizasyonda emeği geçen, katılan herkese çok teşekkür ediyorum”

 

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan ise, “Bundan 1000 sene önce başlayan kutlu bir yolculuğun başı ve sonunu bir araya getiren Ertuğrulgazi ve Söğüt şenlikleri programının bir parçası olan bu sempozyumun kendileri için çok önemli bir program olduğunu belirtti. Özcan “Biz burada bunun bu halini görüyoruz ama arka tarafında büyük bir emek ve organizasyon var, katkıları bulunan bütün paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu yolculuk sadece bizim değil, insanlığın yolculuğu diyerek sözlerine şöyle devam etti:

“Bu coğrafyada ayakta durmak fırtınalı bir denizde yıkılmadan durabilmek gibi”

“İnsanlık değerlerini temsil eden bir kültürün, bir medeniyetin, bir dünya görüşünün yolculuğu. Bu yolculuğun karar aşamasında iman, yol aşamasında ilmin bulunduğu, geleceğimizin aydınlatıldığı kutlu bir yolculuk ama şunu da unutmamak lazım. Dünyanın en çetin coğrafyasında yapılan bir yolculuk ve bu coğrafya ne yazık ki nice egemenin, hükümdarın, güçlüyüm diyen kültür ve medeniyetlerin barınamadığı, ayakta duramadığı yolculuk. Bu coğrafyada ayakta durmak fırtınalı bir denizde yıkılmadan durabilmek gibi. Tek yolunun birbirimize sarılmak ve dayanmak olduğu bir yolculuk. Bu vesileyle günlük bütün planlarımız, ihtiraslarımız, arzularımıza rağmen eğer birbirimize sarılmaz isek bizi nasıl bir akıbetin beklediğin görmek istiyorsanız lütfen etrafınızdaki bir coğrafyaya göz atın. Bir gece sabaha karşı yabancı bir çizmenin kapınızı tekmeleyip bayrağımızın yerlerde sürülmesini istemiyorsak, izzeti nefsimizin taciz edilmesini istemiyorsak ve yavrularımızın gözyaşlarıyla geleceklerini karartmak istemiyorsak bu zorunluluğu her an, her vesileyle idrak etmeliyiz. Bu programlar bize duygu birliğinin, ideal birliğini hatırlatan, millet olmayı hatırlatan programlar. O yüzden sallanan destek için bu desteği bize veren değerli valimiz, kaymakamımız, Belediye Başkanımız, tüm Söğütlüler,  meslektaşlarım bütün paydaşlarıma canı gönülden teşekkür ediyorum”  

Son olarak  Vali Ahmet Hamdi Nayir ise, “Ertuğrulgazi’yi anma ve Yörük şölenine böyle bir bilimsel toplantıyla başlamış olmanın mutluluğunu ziyadesiyle içinde duyduğunu, şölenin adının “Ertuğrulgazi’yi anma” olduğunu fakat asıl önemli olanın Ertuğrulgazi’yi anlamak olduğunu ifade etti.  

“Yalnızca anmanın hiçbir manası yok, eğer anlayamıyorsak anmış da sayılmayız”

Nayir: “Yalnızca anmanın hiçbir manası yok. Eğer anlayamıyorsak anmış da sayılmayız. Dolayısıyla buradaki bu bilimsel toplantı, bu başlangıç anlama noktası da bize önemli bir katkı sağlayacaktı. 733 sene öncesinden, Ertuğrulgazi penceresinden, Etuğrulgazi penceresinden, Ertuğrulgazi felsefesinden Türkt tarihini Türk medeniyeti ve Türk kültürünü anlamaya çalışacağız. Dolayısıyla bu toplantı bence bu dört günlük programın özüdür ve kalıcı kısmıdır diyebilirim. 733 senedir biz bu programları yapıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda ne kaldı? dediğimizde inanın yine şu bilimsel toplantıların çıktıları, makaleleri, kitapları kalmış olacak. Yoksa özel koleksiyonda olan anı tabakları çok fazla bir şey ifade etmeyecek. Onun için hocam bize katkı sağladınız diyor ben tam aksi istikamette diyeceğim, bu toplantılar bu programa bu kutlamalara katkı sağlıyor. Onun için bunlar artarak devamında ben fayda görüyorum, emeği geçen, asıl bu programı kıymetli kılan çok değerli katılımcılar, yurt içinden ve yurt dışından gelen katılımcılara huzurunuzda teşekkür ediyorum” diyerek sözlerine son verdi.

Konuşmaların ardından sempozyum Prof. Dr. Abdulhalik Bakır’ın Başkanlığında başladı.

ERHAN TOKA – CANER ALKAN



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir