SİHİR VE BÜYÜ

 

Bu işi yapanların başvurdukları usul, bazen hile ve aldatmaca, bazen de ilmi formüllerin kullanılması şeklinde olmuştur. B u iki usul değer bakımından herhangi bir olağanüstülük arz etmez. Yani insanların herhangi bir derdine hile ve aldatmaca ile bir çözüm bulmaya çalışmak ve onların parasını alarak onları yine kaderleri ile baş başa bırakmak bir sahtekârlıktır. İlmi formüller ile bir çözüm bulunmuş ise aynı formüleri uygulayan herkes aynı sonuca ulaşabilir. Bir diğer usul ise, cinlerin yardımını temin ederek onların vasıtasıyla onlara iş gördürmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Halbuki Kuranı Kerimde Süleyman( a.s.) dan  bahisle: Ya rabbi bana öyle bir mülk ver ki, benden başka hiç kimse o güce ulaşamasın denilmiştir. Peygamber Efendimiz de bu ayrıcalığa saygılı olmuş ve bu hakikati zedeleyecek her hangi bir müdahalede bulunmamıştır. Yani cinlere hükmetme mucizesi sadece Süleyman (a.s.)a verilmiştir. Gerçek böyle iken, bu yolla, kaybolan bir şeyi bulmak, bir hastayı tedavi etmek, karı koca arasını bulmak veya açmak, kısmeti kapalı olduğuna inanılan genç kızlarla erkeklerin kısmetini açmak, evlendikten sonra bağlı olduğu için başarılı olamayan damadın bağını çözmek, define arayanlara yol göstermek gibi işlerin gördürülmesini kabul etmenin izahı olamaz.

Her ne kadar bir takım insanların cinlerle temas kurmaları mümkün görülmüşse de onlara iş yaptırmak ve bir takım olmazları başarma konusu teslim edilmemiştir. Cinlerin insanlardan farklı karakterleri olmakla beraber kâinattaki mevcut dengeleri sarsacak şekilde marifetler sergilemeleri ilmen, aklen ve dinen caiz görülmemiştir. Neml suresinde bilgelik, cinlerden üstün olarak gösterilmiştir. Yani bilge kişi cinlerin yaptığı işten daha iyisini yapar. Halk arasında anlatılan ve falancaya şöyle oldu, hastası iyi oldu, eli ayağı bağlandı vs. gibi rivayetler ise İslam öncesi kültürlerin devamı şeklinde konular olmaktan başka bir değer ifade etmemektedir. Ancak dert sahibi ve sıkıntısı olanların içinde bulunduğu zor durum onları her türlü yola başvurmaya mecbur kılmaktadır. Evlendikten sonra başarısız olan damadın sıkıntısı, geçimsiz olan eşler ve tedavisinde başarı sağlanamayan hastalar ve onların yakınlarının içinde bulunduğu zor durum gibi.

İnsanların içinde bulunduğu zor durumdan faydalanmayı, menfaat temin etmeyi fırsat bilen kötü niyetli kimseler onlara bir yardımda bulunamayacaklarını bildikleri halde çeşitli hile ve oyunlarla kendilerine gelen kimseleri aldatmakta ve oyalamaktadırlar. Aslında böyle zor durumda olan kimselerin bir teselli ve telkin ile kısmen de olsa içinde bulundukları sıkıntılı ortamdan kurtulmalarına yardımcı olunabilir. Fakat onları istismar etmek, duygularıyla oynamak, ümitlerini boşa çıkarmak ve dayanma gücünü kaybetmelerine sebep olmak onlara yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çaresizlikten çırpınan insanların içinde bulundukları zor durum istismar edilerek para kazanılması kadar lanetli bir şey olabilir mi?  Bu yönüyle bakıldığında İslam’ın bunu yasaklamasındaki hikmet çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Şifayı veren Allah Teâlâ olduğuna göre maddi ve tıbbı çarelere başvurduktan sonra manevi bakımdan Cenabı Hakka dua ve niyazda bulunarak ve tabi bunun ön hazırlıklarını sağlam yaparak bir sonuca varmayı istemek en doğru yoldur. Allah Teâlâ’nın verdiği akıl nimetinden yararlanarak problemlere çözüm bulmaya çalışmak gerekir; kimin doğru kimin sahte olduğunu anlamak için basit bir test yeterli olur. Aklını zayi etmiş olanlarla aynı konumda olmamalıyız.

Toplumda bu işlerle uğraşan kimselerin bazı şeyleri başardıklarına şahit olmak ta mümkündür. Fakat bu başarı olağanüstü güçleri kullanarak sağlanmış bir başarı olamaz. Ancak propaganda, reklam, ikna ve telkin yoluyla da çok şeylerin kolay başarıldığı bir gerçektir. Örneğin acıklı bir film seyreden kimse hıçkırıklarını tutamadan ağlıyorsa veya bir komedi filmini izleyen kendini gülmekten alamıyorsa, bu filmde anlatılan olayın gerçek olduğundan değil, senaryonun iyi hazırlanmış olması ve böyle bir sonucun elde edilmesi hedeflenmiş olduğu içindir. Aziz Peygamberimiz: beyanda sihir vardır buyurmuştur. Beyanın gücünü ciddiye almalıyız.

 

 

Ahmet TOKGÖZ                                                                                                                                                                            İl Müftü Yardımcısı

sig� 00�� @�eight:115%;color:red'>Bu işi yapanların başvurdukları usul, bazen hile ve aldatmaca, bazen de ilmi formüllerin kullanılması şeklinde olmuştur. B u iki usul değer bakımından herhangi bir olağanüstülük arz etmez. Yani insanların herhangi bir derdine hile ve aldatmaca ile bir çözüm bulmaya çalışmak ve onların parasını alarak onları yine kaderleri ile baş başa bırakmak bir sahtekârlıktır. İlmi formüller ile bir çözüm bulunmuş ise aynı formüleri uygulayan herkes aynı sonuca ulaşabilir. Bir diğer usul ise, cinlerin yardımını temin ederek onların vasıtasıyla onlara iş gördürmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Halbuki Kuranı Kerimde Süleyman( a.s.) dan  bahisle: Ya rabbi bana öyle bir mülk ver ki, benden başka hiç kimse o güce ulaşamasın denilmiştir. Peygamber Efendimiz de bu ayrıcalığa saygılı olmuş ve bu hakikati zedeleyecek her hangi bir müdahalede bulunmamıştır. Yani cinlere hükmetme mucizesi sadece Süleyman (a.s.)a verilmiştir. Gerçek böyle iken, bu yolla, kaybolan bir şeyi bulmak, bir hastayı tedavi etmek, karı koca arasını bulmak veya açmak, kısmeti kapalı olduğuna inanılan genç kızlarla erkeklerin kısmetini açmak, evlendikten sonra bağlı olduğu için başarılı olamayan damadın bağını çözmek, define arayanlara yol göstermek gibi işlerin gördürülmesini kabul etmenin izahı olamaz.

 

Her ne kadar bir takım insanların cinlerle temas kurmaları mümkün görülmüşse de onlara iş yaptırmak ve bir takım olmazları başarma konusu teslim edilmemiştir. Cinlerin insanlardan farklı karakterleri olmakla beraber kâinattaki mevcut dengeleri sarsacak şekilde marifetler sergilemeleri ilmen, aklen ve dinen caiz görülmemiştir. Neml suresinde bilgelik, cinlerden üstün olarak gösterilmiştir. Yani bilge kişi cinlerin yaptığı işten daha iyisini yapar. Halk arasında anlatılan ve falancaya şöyle oldu, hastası iyi oldu, eli ayağı bağlandı vs. gibi rivayetler ise İslam öncesi kültürlerin devamı şeklinde konular olmaktan başka bir değer ifade etmemektedir. Ancak dert sahibi ve sıkıntısı olanların içinde bulunduğu zor durum onları her türlü yola başvurmaya mecbur kılmaktadır. Evlendikten sonra başarısız olan damadın sıkıntısı, geçimsiz olan eşler ve tedavisinde başarı sağlanamayan hastalar ve onların yakınlarının içinde bulunduğu zor durum gibi.

İnsanların içinde bulunduğu zor durumdan faydalanmayı, menfaat temin etmeyi fırsat bilen kötü niyetli kimseler onlara bir yardımda bulunamayacaklarını bildikleri halde çeşitli hile ve oyunlarla kendilerine gelen kimseleri aldatmakta ve oyalamaktadırlar. Aslında böyle zor durumda olan kimselerin bir teselli ve telkin ile kısmen de olsa içinde bulundukları sıkıntılı ortamdan kurtulmalarına yardımcı olunabilir. Fakat onları istismar etmek, duygularıyla oynamak, ümitlerini boşa çıkarmak ve dayanma gücünü kaybetmelerine sebep olmak onlara yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çaresizlikten çırpınan insanların içinde bulundukları zor durum istismar edilerek para kazanılması kadar lanetli bir şey olabilir mi?  Bu yönüyle bakıldığında İslam’ın bunu yasaklamasındaki hikmet çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Şifayı veren Allah Teâlâ olduğuna göre maddi ve tıbbı çarelere başvurduktan sonra manevi bakımdan Cenabı Hakka dua ve niyazda bulunarak ve tabi bunun ön hazırlıklarını sağlam yaparak bir sonuca varmayı istemek en doğru yoldur. Allah Teâlâ’nın verdiği akıl nimetinden yararlanarak problemlere çözüm bulmaya çalışmak gerekir; kimin doğru kimin sahte olduğunu anlamak için basit bir test yeterli olur. Aklını zayi etmiş olanlarla aynı konumda olmamalıyız.

Toplumda bu işlerle uğraşan kimselerin bazı şeyleri başardıklarına şahit olmak ta mümkündür. Fakat bu başarı olağanüstü güçleri kullanarak sağlanmış bir başarı olamaz. Ancak propaganda, reklam, ikna ve telkin yoluyla da çok şeylerin kolay başarıldığı bir gerçektir. Örneğin acıklı bir film seyreden kimse hıçkırıklarını tutamadan ağlıyorsa veya bir komedi filmini izleyen kendini gülmekten alamıyorsa, bu filmde anlatılan olayın gerçek olduğundan değil, senaryonun iyi hazırlanmış olması ve böyle bir sonucun elde edilmesi hedeflenmiş olduğu içindir. Aziz Peygamberimiz: beyanda sihir vardır buyurmuştur. Beyanın gücünü ciddiye almalıyız.

 

 

 

Ahmet TOKGÖZ                                                                                                                                                                            İl Müftü Yardımcısı

sig� 00�� �� eight:115%;color:red'>Bu işi yapanların başvurdukları usul, bazen hile ve aldatmaca, bazen de ilmi formüllerin kullanılması şeklinde olmuştur. B u iki usul değer bakımından herhangi bir olağanüstülük arz etmez. Yani insanların herhangi bir derdine hile ve aldatmaca ile bir çözüm bulmaya çalışmak ve onların parasını alarak onları yine kaderleri ile baş başa bırakmak bir sahtekârlıktır. İlmi formüller ile bir çözüm bulunmuş ise aynı formüleri uygulayan herkes aynı sonuca ulaşabilir. Bir diğer usul ise, cinlerin yardımını temin ederek onların vasıtasıyla onlara iş gördürmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Halbuki Kuranı Kerimde Süleyman( a.s.) dan  bahisle: Ya rabbi bana öyle bir mülk ver ki, benden başka hiç kimse o güce ulaşamasın denilmiştir. Peygamber Efendimiz de bu ayrıcalığa saygılı olmuş ve bu hakikati zedeleyecek her hangi bir müdahalede bulunmamıştır. Yani cinlere hükmetme mucizesi sadece Süleyman (a.s.)a verilmiştir. Gerçek böyle iken, bu yolla, kaybolan bir şeyi bulmak, bir hastayı tedavi etmek, karı koca arasını bulmak veya açmak, kısmeti kapalı olduğuna inanılan genç kızlarla erkeklerin kısmetini açmak, evlendikten sonra bağlı olduğu için başarılı olamayan damadın bağını çözmek, define arayanlara yol göstermek gibi işlerin gördürülmesini kabul etmenin izahı olamaz.

 

Her ne kadar bir takım insanların cinlerle temas kurmaları mümkün görülmüşse de onlara iş yaptırmak ve bir takım olmazları başarma konusu teslim edilmemiştir. Cinlerin insanlardan farklı karakterleri olmakla beraber kâinattaki mevcut dengeleri sarsacak şekilde marifetler sergilemeleri ilmen, aklen ve dinen caiz görülmemiştir. Neml suresinde bilgelik, cinlerden üstün olarak gösterilmiştir. Yani bilge kişi cinlerin yaptığı işten daha iyisini yapar. Halk arasında anlatılan ve falancaya şöyle oldu, hastası iyi oldu, eli ayağı bağlandı vs. gibi rivayetler ise İslam öncesi kültürlerin devamı şeklinde konular olmaktan başka bir değer ifade etmemektedir. Ancak dert sahibi ve sıkıntısı olanların içinde bulunduğu zor durum onları her türlü yola başvurmaya mecbur kılmaktadır. Evlendikten sonra başarısız olan damadın sıkıntısı, geçimsiz olan eşler ve tedavisinde başarı sağlanamayan hastalar ve onların yakınlarının içinde bulunduğu zor durum gibi.

İnsanların içinde bulunduğu zor durumdan faydalanmayı, menfaat temin etmeyi fırsat bilen kötü niyetli kimseler onlara bir yardımda bulunamayacaklarını bildikleri halde çeşitli hile ve oyunlarla kendilerine gelen kimseleri aldatmakta ve oyalamaktadırlar. Aslında böyle zor durumda olan kimselerin bir teselli ve telkin ile kısmen de olsa içinde bulundukları sıkıntılı ortamdan kurtulmalarına yardımcı olunabilir. Fakat onları istismar etmek, duygularıyla oynamak, ümitlerini boşa çıkarmak ve dayanma gücünü kaybetmelerine sebep olmak onlara yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çaresizlikten çırpınan insanların içinde bulundukları zor durum istismar edilerek para kazanılması kadar lanetli bir şey olabilir mi?  Bu yönüyle bakıldığında İslam’ın bunu yasaklamasındaki hikmet çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Şifayı veren Allah Teâlâ olduğuna göre maddi ve tıbbı çarelere başvurduktan sonra manevi bakımdan Cenabı Hakka dua ve niyazda bulunarak ve tabi bunun ön hazırlıklarını sağlam yaparak bir sonuca varmayı istemek en doğru yoldur. Allah Teâlâ’nın verdiği akıl nimetinden yararlanarak problemlere çözüm bulmaya çalışmak gerekir; kimin doğru kimin sahte olduğunu anlamak için basit bir test yeterli olur. Aklını zayi etmiş olanlarla aynı konumda olmamalıyız.

Toplumda bu işlerle uğraşan kimselerin bazı şeyleri başardıklarına şahit olmak ta mümkündür. Fakat bu başarı olağanüstü güçleri kullanarak sağlanmış bir başarı olamaz. Ancak propaganda, reklam, ikna ve telkin yoluyla da çok şeylerin kolay başarıldığı bir gerçektir. Örneğin acıklı bir film seyreden kimse hıçkırıklarını tutamadan ağlıyorsa veya bir komedi filmini izleyen kendini gülmekten alamıyorsa, bu filmde anlatılan olayın gerçek olduğundan değil, senaryonun iyi hazırlanmış olması ve böyle bir sonucun elde edilmesi hedeflenmiş olduğu içindir. Aziz Peygamberimiz: beyanda sihir vardır buyurmuştur. Beyanın gücünü ciddiye almalıyız.

 

Ahmet TOKGÖZ

İl Müftü Yardımcısı



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir