Para’nın dedektifi açıkladı: “Yerli üretim yok, borçla büyüyoruz”

“Borçla büyüyen bir ülkeyiz”

Paranın Dedektifi adlı oturumda sunumunu gerçekleştiren Seymen, Türkiye’de ve dünyada ekonominin gidişatı hakkındaki tecrübelerini öğrencilerle paylaştı. Türkiye ekonomisinin son 15 yıldır büyüme göstermesine rağmen bunun borçla olan bir büyüme olduğuna dikkat çeken Seymen, “Dünyada bir kriz olsa, ya da finansal bir dalgalanma olsa, en fazla Türkiye gibi ülkeler etkilenir. Bunun da sebebi şu; bizim her şeyimiz borca bağlı. Özel sektör, son 12 ayda 168 milyar dolar kredi borcu ödemek zorunda. Toplam 400 milyar dolara yakın borçlanmışız son 5 buçuk sene içerisinde. Bu borçların bir şekilde ödenmesi lazım. Ama bu borçların ödenmesi için de çalışmamız ve üretmemiz lazım.”dedi.

“Yerli gıdayı geliştirmeyi akıl eden tek dönem Atatürk zamanıdır”

Sunumunda özellikle yerli gıda üretiminin önemine vurgu yapan Seymen, gıdanın bir milli güvenlik konusu olduğunu belirtti. Yerli tohumun geliştirmeyi akıl edebilen tek dönemin Atatürk dönemi olduğunu belirten Seymen, “Bizim bağımsız bir ülke olabilmemiz için gıdada bağımsız olmamız gerekir en başta.  Madem öyle, neden kendi tohumlarımızı geliştirmiyoruz diyebilirsiniz. .Madem 38 çeşit ürünümüz var, neden geliştirmiyoruz o zaman diyebilirsiniz. Bunu yapmayı akıl etmiş tek bir dönem var. Atatürk Orman Çiftliği’nde bu Atatürk zamanında yapılıyor. Muazzam bir liderimiz var arkadaşlar. Ne kadar guru duysanız, yaptıklarını tekrar tekrar ne kadar okusanız o kadar mutlu olursunuz, gurur duyarsınız. Dünyadaki tek dahi liderdir. İnsanlar savaş alanında başarılı olabilir, ekonomide yeni teoremler geliştirebilir veya iktisadi başka söylemlerle bütçesini kalkındırabilir, bilim ve teknolojiye götürebilirler ama hepsinin bir arada bulunduğu tek lider. Atatürk Orman Çiftliği’ni kurarken Atatürk, tohum üretim merkezi kurmuş. Tohum üretim merkezi için Anadolu’nun tohumlarını tek tek toplamış ve dışarıdan, İngiltere’den, İtalya’dan, İspanya’dan, Fransa’dan, Amerika’dan bilim adamları getirtmiş. Onların tescilleri yapılacak, daha sonra köylülere dağıtılacak. Atatürk, İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Kurtuluş Savaşı’nda bütün topraklarımızı büyük kanlarla kazandık ama  bir tek şey bu toprakları bizden geri almalarına yeter. Bizden bunu tohum yoluyla geri alabilirler” diyor. Tohum, bu kadar önemli bir şey. Batı’nın dehşette kaldığı tek dönem, o dönemdir. Hem Kurtuluş Savaşı’nı kazanacaksın, ondan sonrada iktisadi kalkınma için uğraşacaksın. “İstikbal göklerdedir” diyerek uçak üretmeye cüret etmiştir. Türk ekonomisi, savaştan çıkmıştır, yorgundur. Kredi yok, banka yok. Ama cesarete bakın ki, uçak üretmeye kalkmışız. Otomobil fabrikaları kurulmaya kalkınmış.”ifadelerinde bulundu.

Seymen konuşmasında şunları aktardı:

“Dünyayı Wall Street’te çalışan 200 bin kişi yönetir”

Sıklıkla söylediğim bir şey var, ekonomiyi anlamak çok basittir. Dünyayı Wall Street’te çalışan 200 bin kişi yönetir. Yani Wall Street’in ayda yaklaşık 100-120 bin dolar maaş alan kalın ağabeyleri vardır. Bunlar dünyaya tepeden bakarlar. Hiç kimseyi takmazlar. Kapitalizmin en vahşi şekilde kazanma yöntemlerini çok müthiş bir şekilde kullanırlar. Paradan para kazandıkları için, üretim onlar için çok önemli değildir. Dolayısıyla Amerikan güçlü ekonomisinin temelinde yatan şey, ekonominin finansa dayanmasıdır. Türkiye öyle bir ülke değil. Bizim üretmemiz lazım, bizim gelişmemiz lazım.

“Bizim her şeyimiz borca bağlı”

Dolayısıyla  Standards and Poor's gibi kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye parlayan yıldız ama kırılgan beşlinin içinde bir ülke dediler. Kırılgan bşli ne demek? Genel olarak içeriden ürettiği parayla değil, dışarıdan borçlanarak aldığı parayla büyüyen ekonomiler demektir. Dünyada bir kriz olsa, ya da finansal bir dalgalanma olsa, en fazla Türkiye gibi ülkeler etkilenir. Bunun da sebebi şu; bizim her şeyimiz borca bağlı. Özel sektör, son 12 ayda 168 milyar dolar kredi borcu ödemek zorunda. Toplam 400 milyar dolara yakın borçlanmışız son 5 buçuk sene içerisinde. Bu borçların bir şekilde ödenmesi lazım. Ama bu borçların ödenmesi için de çalışmamız ve üretmemiz lazım.

“Yatı olan, çiftçiden daha az mazot parası ödüyor”

Türkiye’nin genel olarak kalkınmasını anlatmam için benim inşaattan başka sektörlere de yönelmem gerekiyor. Büyüme rakamlarının içerisinde çok dikkat çeken bir şey daha vardı. Tarım ve hayvancılık son 5 yılda yüzde 5 azalmış. Yani eskiden eken çiftçiler gitmiş, eskiden hayvancılık yapanlar vazgeçmiş ve şehirlere göç etmiş. İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde muazzam bir kalabalık var. Anadolu üretmiyor. Anadolu’nun her yerine seyahat ediyorum. Ben dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyorum diyor.Türkiye’de 10 milyon Euro’luk bir yarınız varsa mazotun litresine 1 lira 20 kuruş ödüyorsunuz. Çünkü devlet teşvik veriyor. Ama çiftçi mazota 4 buçuk lira ödüyor. 4 katı fazla ödüyor çiftçi. Böyle bir haksızlık olamaz. Dünyanın en pahalı gübresini kullanıyoruz. Dolayısıyla tarım ve hayvancılığın daralması kadar doğal bir şey olamaz.

“Türkiye’de yerli tohumu kullanmak yasak”

Türkiye’de şöyle bir gerçek var, yerli tohumu kullanmak yasak. Yerli tohum kullanırsanız eğer 10 yıla kadar hapis cezası var. 5553 sayılı tohum yasası. Eğer yerli tohumla ürettiğiniz herhangi bir şeyi, ürünü sattığınız tesbit edilirse 10 bin lira para cezası var. Bunu bakanada sordum. Böyle bir şey kabul edilemez. Nasıl olabilir böyle bir şey? Bakan da 76 milyonu nasıl besleyecektim, 20 liraya domates mi yenir dedi. Başka bir tehlike daha var. Demek ki ne olmuş Türkiye’de; kendi üniversitelerimiz, kendi bilim adamlarımız, kendi laboratuarlarımız, kendimize ait 5 bin yıldır tarım yapılan Anadolu’nun yetiştirdiği, geliştirdiği tohumların üzerinde çalışmadığı için, onlar güdük kalmış, dünyaya tohum satan şirketler devreye girmiş. Çünkü laboratuarlar var. Çünkü bilim adamları var.

“Kendimize ait tohumlar gelişmemiş”

38 ayrı çeşit domatesimiz var. 17 ayrı çeşit patlıcan var. 147 ayrı çeşit elma var. 5 bin yıldır tarım yapan Anadolu’dan bahsediyoruz. Burası ne Endonezya’ya benzer, ne Rusya’ya benzer ne de Finlandiya’ya benzer. Anadolu’da yaşıyoruz arkadaşlar. Korkunç zengin bir gen bakamız var. Bu gen bankasını biz unutmuşuz. Kendimize ait tohumlar gelişmemiş. Hava şartları değişiyor, çünkü kriter ısınma diye bir şey var. İklim şartları değişiyor. Toprağın nemi, havadaki su oranı bile değişiyor. Dolayısıyla o değişen şartlara uyum sağlayan tohumlar gerekir

“Kendimize ait hayvan ırkımız yok”

Kendimize ait hayvan ırkımız yok. Bütün köyleri geziyorum. Bana bütün çiftçi çocukları gururla Hoştayn ineğimiz var diyorlar. Bütün Anadolu Hoştayn ineği. Hoştayn ineği Hollanda’ya ait bir inek. Anadolu’da kendimize ait bir çok inek çeşidimiz var. Manda sayısı bakımından en fazla mandaya sahip olan ülke İtalya’dır. Çünkü katma değerli üretim yapıyor. Peynir var. İtalyan peynirleri dünyayı sallıyor. İtalya’da fakir bir çiftçi göremezsiniz. Çünkü çiftçilik diye bir meslek var. Çok saygı değer bir iş çiftçilik. Burada ben köyleri gezdiğim zaman ne iş yapıyorsun diyorum, insanlar omuzlarını düşürerek çiftçi, olduklarını söylüyorlar. Bu böyle olamaz. Bütün Anadolu verimli topraklarla kaplı. Tarım toprağının bir santiminin oluşması için bin yıl geçmesi gerekiyormuş. Türkiye’de ise tarım arazilerinin üzerine imar çıkıyor. Bir kere bakanlıklar arasında koordinasyonsuzluk var. Tarım Bakanlığı’nın gerçekten imarla mücadele ettiğine inanıyorum ama maalesef imarı veren Çevre Bakanlığı.

“Hayatı önemli kılmak için eğitim alıyorsunuz”

Arkadaşlar, hayatta yaşadığınız her şeyin bir önemi vardı. Ailenizin,  çocuklarınızın, arkadaşlarınızın, mesleğinizin. Bir  çok şeyin değeri vardır ama önemli olan duygulardır. 77 yaşında hissettiğinizi eğer 70 yaşında hissediyorsanız siz zenginsinizdir. Bana göre zenginlik böyle bir şey. Ben bazen yazın Afrika’ya gidiyorum. Orada çok büyük bir fakirlik var. İngiltere Afrika’yı öyle bir sömürmüş ki, ne hammaddesi, ne altyapısı kalmış. Oradaki fakirlikten dönünce aslında bir çok şeyi daha iyi anlayabiliyoruz. Bu da kapitalizmin bir göstergesi. Bence çok şanslısınız. Türkiye gibi potansiyeli olan ama kimsenin sizi umursamadığı bir ülkede yaşıyorsunuz. Sizi umursayacak tek kişi yine sizsiniz. Hayatınız değerli. O hayatı manalı kılan da sizsiniz. Bunun için eğitim alıyorsunuz

 



E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Çok İsabetli Tespit – Cem SEYMEN çok doğru ve isabetli tespitlerde bulunmuş.Çözüm yollarını da söylemiş.Güzel Türkiyem her şeyde nasıl böyle dışa bağımlı hale getirildi.Bu hale getirenler utansın.Küçücük İsrail kadar bile tohum üretimi yapamıyoruz,üstelik yerli tohumu komik bir gerekçeyle yasaklıyoruz.Bunların vatanseverliğinden şüphe ediyorum.Şu mazot meselesi başlı başına rezalet,utanç verici.Böyle tarım gelişir mi,böyle üretici kazanır mı.Yazık Türkiyem’e yazık.Basiretsiz ve ülke çıkarını gözetmeyen yöneticilerimiz olduğu sürece daha çok dışa bağımlı hale geliriz.

    Cevapla